Duyuru: Sitemizdeki Yenilikler! (TIKLA) 

Merhaba! Hiilematikler Adlı Sitemize Hoşgeldiniz !!! Sağ Al köşedeki Ankete Katılırmısınız ??

Lütfen Sitenizi Paylaşıp İstek Ve Şikaylerinizi Bildirmeyi Unutmayınız!:
  • Arama Motoru Eklendi
  • Sitenize Ve Bilgisayarınıza Özel Sayfaları Açıldı !!
  • Tasarım Yenilendi
Hilematikler Olarak Sizin İçin Elimizden Geleni Yapıyoruz En Önemlisi Size Neşe Veriyoruz Buna KArşılık Resmi Sayfamızı Beğenirmisiniz ? Sayfanın En Üstündeki Kavonoza Tıklayın Açılır Teşekkürler...!
  sitene türk bayrağı                                                                                                                   

.
   
  .
  Faydalı Bilgiler
 

Faydalı Bilgiler

 

بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

MELEKLER VE GÖREVLERI

1) Cebrail Aleyhisselam

Allah ile rasulleri arasında vahiy memurluğu yapan büyük meleklerden biri olup Allah’ın en değerli mahlûklarındandır. Allah’tan aldığı vahyi Allah’ın dilediği nebi veya rasule indirir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“De ki: Cebrail’e kim düşman ise şunu bilsin ki, Allah’ın izniyle Kur’an’ı senin kalbine, önce gelenleri tasdik edici, bir hidayet ve mü’minler için bir müjde olarak o indirmiştir.”
Bakara 97
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“O (Kur’an), şüphesiz değerli, güçlü ve Arş’ın sahibi indinde itibarlı bir elçinin (Cebrail’in) getirdiği sözdür. O, orada sayılan, güvenilen (bir elçi)dir.”
Tekvir 19, 21
Cebrail (Aleyhisselam)’ın Ruh, Namus, Ruhu’l-Emin ve Ruhu’l-Kudüs diye isimlendirildiği de ayet ve hadislerle bilinmektedir.
Şuara 193, Nahl 102, Nebe 38, Buhari 147, Müslim 160/252

2) Mîkail Aleyhisselam

Rüzgârın estirilmesi ve yağmurun yağdırılması gibi tabiat olaylarıyla görevli melektir. İsmine dair Kur’an ve sünnette varid olan deliller olmasına rağmen, görevine dair bir ayet ve hadis bulunmamaktadır.
Bakara 98, Müslim 770/200

3) İsrafil Aleyhisselam

Kıyametin kopması için birinci kez ve yeniden diriliş için ikinci kez Sûr’a üfürecek olan melektir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Sûr’a üfürülünce, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince birden onlar ayağa kalkmış bakıyor olurlar.”
Zümer 68
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah göklerle yeri yaratmayı bitirdikten sonra Sûr’u yarattı ve onu İsrafil’e verdi…”
Taberî, Camiu’l-Beyan 16/25, Kurtubî, el-Camiu Li Ahkami’l-Kur’an 13/239, İbni Kesir Ölüm Ötesi Tarihi 171, Ebu Ya’la
Aişe (Radiyallahu Anha)’ya, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in gece namazına nasıl başladığı sorulduğunda Aişe (Radiyallahu Anha):
“Ey Cebrail’in, Mikail’in ve İsrafil’in Rabbi olan, gökleri ve yeri yaratan, gaybı ve hazır olanı bilen Allah’ım!…” diyerek namazını açtığını bildirmiştir.
Müslim 770/200
İşte, büyük meleklerden olup Kur’an ve sünnette adları geçen melekler bunlardır.

4) Ölüm Meleği Aleyhisselam

Ölüm anında canlılardan ruhlarını çekip almakla görevlidir. Emri altında çalışan ve kendisine yardım eden başka melekler vardır. Bu sebeple birçok ayet ve hadiste ‘ölüm melekleri’ şeklinde çoğul olarak zikredilmişlerdir.
Nisa 97, En’am 61, 93, Enfal 50, Nahl 28, 32, İbni Mace 4262
Bununla beraber tekil olarak ‘ölüm meleği’ şeklinde de zikredilmiştir.
Secde 11, Buhari 1261, Müslim 2372/157
Ölüm melekleri, kulların amellerine uygun bir sıfatta onların ruhlarını almaya gelirler. Kul, güzel amel sahibi salih bir kişi ise, melekler kendisine yüzleri güneş gibi parlayan beyaz yüzlü olarak gelir ve hoşnutlukla ruhunu alırlar.
Kul, kötü amel sahibi kâfir bir kişiyse melekler kendisine yüzleri simsiyah kara yüzlü olarak gelirler ve işkence ederek ruhunu alırlar.
Ahmed 4/287, 288, No 18733, 4/295, 296, No: 18815

5) Muakkibât Melekleri

Muakkibât meleklerinin anlamı: Takip eden demektir.
Kulları, önlerinden ve arkalarından olmak üzere Allah’ın izni ile daima koruyan meleklerdir. Gece ve gündüz iki ayrı posta çalışırlar ve sabah ile ikindi vakitlerinde görevi değişirler. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Onun (insanın) önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan muakkibât (takip edici melekler) vardır…”
Ra’d 11
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Birtakım melekler geceleyin, birtakım melekler de gündüzleyin birbirlerini takiben size gelirler. Bunlar sabah ve ikindi namazlarında birleşirler. Sonra sizinle beraber bulunup da görevini tamamlayanlar semaya yükselirler. Kullarının hallerini en iyi bilir olduğu halde Rableri onlara:
−Kullarımı ne halde bıraktınız? diye sorar.
Onlar da:
−Onları namaz kılar halde bıraktık, yanlarına da namaz kılarlarken varmıştık, derler.”
Buhari 619, 3037, 7353, 7297, Müslim 632/210

6) Kiramen Katibîn Melekleri

Kiramen katibînin anlamı: Değerli yazıcılar demektir.
Her insanın iki omzunda iyilik ve kötülüklerini yazan, istisnalar hariç kuldan hiç ayrılmayan yazıcı melekler vardır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Muhakkak ki üzerinizde muhafızlar vardır. Onlar şerefli yazıcılardır, yaptığınız şeyleri bilirler.”
İnfitar 10, 12
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“İki mütelekkiyan (yazıcı melek, insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazarlar. (İnsanın) her sözünü yanındaki gözetleyici ve yazmaya hazır bir melek yazar.”
Kâf 17, 18

7) Müjdeleyici Melekler

Bunlar mü’min kulların üzerine inerler, vefatları anında ve kıyamet gününde onları korkudan yana emin olma ve cennet ile müjdelerler.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz ki: ‘Rabbimiz Allah’tır.’ deyip dosdoğru olanların üzerine melekler iner. Onlara: ‘Korkmayın ve üzülmeyin. Size vaat olunan cennetle müjdelenin. Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Gafur ve Rahim olan Allah’ın ikramı olarak orada sizin için canlarınızın çektiği ve istediğiniz her şey vardır derler.”
Fussilet 30, 32

8) Seyyahun Melekleri

Seyyahun meleklerin anlamı: Gezici demektir.
Bu melekler yeryüzünü gezerek zikir meclisi ararlar. Buldukları meclislere iştirak ederek zikir halkalarını çepeçevre kuşatırlar. Öyle ki onlar, zikredenlerle gök arasını doldurana kadar birbirlerini orada konuşulanları dinlemeye teşvik ederler. Allah (Azze ve Celle)’de o halkadakileri kendi katında bulunanların içinde anar.
Müslim 2689/25, 2699/38

9) İnsanı Sûretlendirip Rızkını, Ecelini, Cinsiyetini ve Halini Yazmakla Görevli Melekler

Nutfe, ana rahmine düştükten 40 bazı rivayetlerde 42, 45, 120 gün ve gece geçtikten sonra Allah ona bir melek gönderir. Melek onu sûretlendirip kulağını, gözünü, derisini, etini ve kemiğini oluşturur ve o cenin hakkında Allah’ın buyurduğu şu dört hususu yazar;
1) Erkek mi, dişi mi?
2) Şaki mi, Said mi? Yani: Cennetlik mi? Cehennemlik mi?
3) Rızkı,
4) Eceli.
Akabinde emrolunduğu şeyler üzerinde artırma ve eksiltme yapmayarak elinde bir sahife ile çıkar.
Müslim 2643, 2646, Buhari 6487, 6488

10) Dağlarla Görevli Melekler

Allah’ın dağlar üzerinde tasarruf ve idare ile görevlendirdiği melekler vardır. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nübüvvetin 10. yılında kendisini Kureyş müşriklerine karşı koruyan amcasının vefatı üzerine himayesine gireceği birini aramak için Taif’e gitmişti.
Aradığını bulamayan, üstelik ayak takımının taşlarına hedef olan Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) üzgün bir halde dönerken Cebrail (Aleyhisselam) tarafından karşılanmış ve Allah’ın ona, dağlar meleğini gönderdiğini bildirmiş, dağlar meleği de ona, kendisine emrederse iki dağı onların üzerine kapatıvereceğini söylemiştir.
Buhari 3042, Müslim 1795/111

11) Arş’ı Taşıyan Melekler

Arş’ı taşıyan ve etrafında bulunan melekler vardır. Bir rivayete göre Arş’ı taşıyanlar 4 melek olup kıyamet günü bunların sayısı 8 olacaktır.
İbni Kesir Tefsiri 13/6973, Ahmed
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Arş’ı yüklenen ve O’nun çevresinde bulunanlar Rablerini hamd ile tesbih eder, O’na iman eder ve iman edenler için de istiğfar ederler.”
Mü’min 7
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Melekler onun (göğün) etrafındadır. O gün Rabbinin Arşı’nı üstlerinde sekiz (melek) yüklenir.”
Hâkka 17
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buna dair şöyle buyurdu:
“Allah’ın Arş’ını taşıyan meleklerinden birisi hakkında bahsetmeme izin verildi…”
Ebu Davud 4727

12) Allah’a İbadet Eden Melekler

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Semada bulunan meleklerden, durmaksızın Allah’ı zikreden, O’nu tesbih eden, O’na rükû ve secde edenler vardır. Onlar bunu yaparken kibirlenmez, usanmaz ve yorulmazlar.”
A’raf 206, Enbiya 19, 20
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hususu bize şöyle haber verdi:
“…Şüphesiz ki sema gıcırdadı. Semanın gıcırdaması ise haklıdır. Çünkü semada, meleklerin Allah’a secde etmek için alnını koymasından dolayı dört parmaklık (bile boş) yer yoktur…”
Tirmizi 2414, İbni Mace 4190

13) Sorgulayıcı Melekler

Kul kabrine defnedilip arkadaşları onu terk ettiğinde Münker ve Nekir adı verilen iki melek onun yanına gelir ve onu;
a) Rabbin kim?
b) Dinin ne?
c) Şu Muhammed denilen kimse hakkında ne dersin? Şeklinde üç soru sorarak sorgularlar.
Ebu Davud 4753, Terğib ve Terhib 7/75, Tirmizi, İbni Hibbân

14) Cennetle Görevli Melekler

Bu meleklerin sayısını ancak Allah bilir. Başları Rıdvan isimli melektir. Onlar cennet ehlini orada ebedi kalmakla müjdelerler. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Rablerine karşı gelmekten sakınanlar bölük bölük cennete sevk edilirler. Kapıları açılmış olduğu halde oraya vardıklarında bekçileri onlara: ‘Selamun aleykum! Tertemiz oldunuz. Artık ebedi kalmak üzere girin buraya! derler.”
Zümer 73
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“…Ve melekler de her kapıdan onların yanına girerler: ‘Sabretmenize karşılık selam size! Dünya yurdunun sonu ne güzeldir derler.”
Ra’d 23, 24

15) Cehennem Görevlisi Melekler

Onlara Zebani de denilir. Sayıları 19 olup, başları Malik isimli melektir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Sekar’ın ne olduğunu sen nereden bileceksin? O ne bırakır, ne de vazgeçer, İnsanın derisini kavurur. Üzerinde on dokuz (melek) vardır. Biz cehennemin işlerine bakmakla, ancak melekleri görevlendirdik. Onların sayısını da, ancak inkârcılar için bir fitne yaptık…”
Müddessir 27, 31
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ey Malik! Rabbin bizim işimizi bitirsin diye seslenirler. Malik der ki: Siz (öylece) kalacaksınız.”
Zuhruf 77

16) Bulutlarla Vazifeli Melek

İsmi Ra’d’dır. Bulutları yanındaki ateşten mihraklarla Allah’ın dilediği yere sürer.
Tirmizi 3320

17) İnfak Edenlere Dua, Cimrilik Yapanlara Beddua Eden İki Melek

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hususu bize şöyle haber verdi:
“Her günün sabahında iki melek iner ve bunlardan birisi:
‘Ey Allah’ım! (Malını) infak edene bir bedelini ver.’ diye dua eder.
Diğeri ise:
‘Ey Allah’ım! (Malını) tutana telef ver.’ diye beddua eder.”
Buhari 1364, Müslim 1010/57

18) İnsana Hayırlı İşler Yapmayı İlham Eden Melek

İnsanoğluna şeytanın bir dokunması olduğu gibi, meleğin de dokunması vardır. Şeytanın dokunması şerri vaat etme ve hakkı yalanlamadır. Meleğin dokunması ise hayrı vaat etme ve hakkı doğrulamadır.
Tirmizi 3172

19) Salih İnsanların Cenazelerine Katılan Melekler

Bazı melekler, Müslümanlarla beraber cenazeye katılır ve define iştirak ederler.
Ebu Davud 3177, Nesei 2057

20) Cuma Günü Mescide Gelenleri Yazan Melekler

Cuma günü olunca mescit kapılarının her birinde gelenleri sırasıyla yazan, imam minbere çıkınca da sayfaları dürüp hutbeyi dinleyen melekler vardır.
Buhari 891, Müslim 850/24, 25

21) Sema Kapılarının Bekçileri Olan Melekler

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mi’raç hadisesinden bahsederken şöyle buyurmaktadır:
“…Cebrail aleyhisselam sonra elimden tutarak beni dünya semasına çıkardı. Oraya vardığımızda o göğün bekçisine:
−‘Aç!’ dedi.
Bekçi:
−‘Kimdir o?’ diye sordu… Derken Cebrail aleyhisselam beni ikinci semaya doğru çıkardı.
Oranın bekçisine de:
−‘Aç!’ dedi. Oranın bekçisi de evvelkinin söylediklerini söyledi ve ardından kapıyı açtı…”
Buhari 447, 448, 1562, 3127, Müslim 163/263
Hadislerden de anlaşıldığı gibi her gök kapısının oraya geleni gideni sorgulayan bir bekçisi vardır.
İnsan, meleklere şüphe etmeksizin inanmadıkça mü’min olamaz. Şüphesiz ki melekler âlemi akıl ve duyularla hissedilemez. Bu âlemi bilmenin tek yolu ise vahiydir. Vahiyle bildirilene teslim olup, inanmak Müslümanlığın göstergesidir.

MELEKLER

1) Cebrail Aleyhisselam
2) Mîkail Aleyhisselam
3) İsrafil Aleyhisselam
4) Ölüm Meleği Aleyhisselam
5) Muakkibât Melekleri
6) Kiramen Katibîn Melekleri
7) Müjdeleyici Melekler
8) Seyyahun Melekleri
9) İnsanı Sûretlendirip Rızkını, Ecelini, Cinsiyetini ve Halini Yazmakla Görevli Melekler
10) Dağlarla Görevli Melekler
11) Arş’ı Taşıyan Melekler
12) Allah’a İbadet Eden Melekler
13) Sorgulayıcı Melekler
14) Cennetle Görevli Melekler
15) Cehennem Görevlisi Melekler
16) Bulutlarla Vazifeli Melek
17) İnfak Edenlere Dua, Cimrilik Yapanlara Beddua Eden İki Melek
18) İnsana Hayırlı İşler Yapmayı İlham Eden Melek
19) Salih İnsanların Cenazelerine Katılan Melekler
20) Cuma Günü Mescide Gelenleri Yazan Melekler
21) Sema Kapılarının Bekçileri Olan Melekler

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ






بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Kul Hakkı

1) Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:
“Sonra şüphesiz, siz de kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda hesaplaşacaksınız.”
Zümer 31
2) Ebu Katade (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir gün, sahabelerin arasında ayağa kalktı ve onlara hitaben:
‘Şüphesiz ki Allah yolunda cihad ve Allah’a iman amellerin en faziletlisidir’ buyurdu.
Bunun üzerine biri kalkıp:
−Ya Rasulallah! Eğer Allah yolunda öldürülürsem günahlarım benden silinir mi, bu hususta ki görüşün nedir? dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona:
−‘Eğer sabredici, ecrini sadece Allah’tan umarak savaşır, ileri atılıcı ve geri kaçıcı olmadan Allah yolunda öldürülürsen evet’ buyurdu.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o kimseye:
−‘Nasıl dedin’ buyurdu.
O kimse:
−Eğer Allah yolunda öldürülürsem günahlarım benden silinir mi, bu hususta ki görüşün nedir? dedi.
Rasulullah ona (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Eğer sabredici, ecrini sadece Allah’tan umarak savaşır, ileri atılıcı ve geri kaçıcı olmadan Allah yolunda öldürülürsen evet. Ancak kul borcu (hakkı) müstesnadır. Bunu bana Cebrail söyledi’ buyurdu.”
Müslim 1885/117
Yani borçlu şehitte olsa, alacaklı alacağından vaz geçip borçluya hakkını helal etmedikçe, Allah’ın onu bağışlamayacağını ifade etmek istiyor.
3) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Kimin yanında kardeşinden haksız olarak alınmış bir şey varsa bundan dolayı hak sahibiyle helalleşsin! Ahirette hiç bir dinar ve dirhem yoktur! Kardeşinin hakkı için kendi sevaplarından alınmadan önce dünyada iken onunla helalleşsin! Ahirette zalimin (haksız yere aldığı şeyi) hakkı karşılayacak sevabı bulunmazsa kardeşinin kötülükleri (günahları) alınır ve o zalimin üzerine atılır’ buyurdu.”
Buhari 6447, Ahmed 9621, 10578, Begavi 3978
4) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘İflas eden kimdir biliyor musunuz?’ dedi.
Sahabeler:
−Ey Allah’ın Rasulü! Bize göre iflas eden, parası ve malı olmayan kimsedir dediler.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Benim ümmetimden iflas eden kişi, kıyamet günü kıldığı namazıyla tuttuğu orucuyla ve verdiği zekâtıyla getirilir ve aynı zamanda işlediği günahlardan; sövdüğü, zina isnadında bulunduğu, haksız yere mal yediği, haksız yere kan akıttığı ve ona buna vurduğu şerlerde ortaya konacaktır. Böylece o kişi yaptıklarının hesabını vermeye başlar ve yaptığı kötülüklere karşılık iyilikleri verilir. İyilikleri bitince de hakkını aldığı kişinin günahlarını almaya başlar. Sonucunda da cezasını ateşle çekmek üzere cehenneme atılacaktır. İşte iflas eden bu kişidir’ buyurdu.”
Müslim, Tirmizi
Bazı bid’atçılar bu hadisin Allah (Azze ve Celle)’nin:
“Hiç bir günahkâr başkasının günahını yüklenmez...” ayeti muarızdır diye itirazda bulunmuşsa da bu itiraz, cehaletten ileri gelen bir hatadır. Çünkü iflas eden kişi kendi fiili ve zulmüyle hak ettiğinin cezasını çekecektir. Hiç bir kabahati yokken cezalandırılacak değildir. Ehl-i sünnetin görüşü budur.
5) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Kıyamet gününde hakları mutlaka sahiplerine vereceksiniz. Hatta boynuzsuz koyun için boynuzlu koyundan kısas (hakkı) alınacaktır’ buyurdu.”
Müslim
6) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“…Sonra Allah-u Teâlâ yakındakilerin işittiği gibi uzakta bulunanların da işitebileceği gibi onlara şöyle seslenir:
−Deyyân, hesaba çekici benim, Melik benim. Kendisinde cennet ehlinden birinin hakkı olan cehennemlik kimse kısas olunmadan cehenneme giremez ve kendisinde cehennemliklerden birinin bir tokat ile de olsa hakkı bulunan cennetlik kimse de kısas olunmadan cennete giremez.”
Terğib ve Terhib 7/127, Ahmed 16138
7) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Allah katında divanlar (amel defterleri) üç tanedir. Birinci divanı Allah yüklenip önem vermez. İkinci divandan Allah bir şeyi terk etmez (yani onda ne yazılı ise onu uygular). Üçüncü divan ise, Allah onu bağışlamaz. Allah’ın (içerisindekini) bağışlamayacağı divana gelince; Allah’a şirk koşmaktır. Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır:
“Kim Allah’a şirk koşarsa Allah ona cenneti haram kılmıştır.” Allah’ın (içerisindekine) önem vermediği divana gelince; kulun Rabbisiyle kendi arasında bir gün orucu terk etmesi veya namazı terk etmesi (gibi) nefsine zulmetmesidir. Allah azze ve celle dilerse onu bağışlar ve ondan vazgeçer. Allah’ın içerisinden bir şeyi terk etmeyeceği divana gelince; kulların birbirlerine zulmetmeleridir. Kaçınılmaz onda kısas vardır’ buyurdu.”
Ahmed bin Hanbel, Hâkim el-Müstedrek 4/576
Hesaba çekilme herkes için söz konusu değildir. Çünkü Allah-u Teâlâ bu ümmetten yetmiş bin kişiyi hesapsız ve azaba uğramaksızın cennete sokacağını Rasulü’ne bildirmiştir.
Buhari 6452, Müslim 220/374
Bunlar kendilerine rukye yapılmasını istemez, bedenlerini dağlamaz, uğursuzluk inancı taşımaz ve ancak Rablerine tevekkül ederler. Onların yüzleri dolunay parlaklığı gibi parlar halde olacaktır. Aynı zamanda bu yetmiş bin kişinin her bin kişisiyle beraber yetmişer bin kişi yani 70×70.000= 4.900.000 kişi ve Rabbimizin tutamlarından üç tutam avuç miktarı insan da hesapsızca cennete girdirilecektir.
Tirmizi 2554, İbni Mace 4286, Ahmed 22508, 22659
Allah-u Teâlâ kullarına karşı, annenin çocuğuna duyduğu merhametten daha fazla merhametlidir.
Buhari 5996, Müslim 2754/22
Yüce Mevla gökleri ve yeri yarattığı gün rahmeti yüz parçaya ayırdı. Bunlardan bir parçayı cinler, insanlar, hayvanlar ve haşerelerin arasına indirip yaydı. İşte o tek bir parça rahmet sebebiyle mahlûkat birbirine şefkat etmekte, vahşi hayvanlar bile yavrularına meyledip onları ihmal etmemektedir. Rahmeti gazabına galip gelen Rabbimiz rahmetinin kalan doksan dokuz kısmını geri bırakmıştır ve kıyamet gününde o kalan kısımla kullarına merhamet edecektir.
Buhari 5997, Müslim 2751-2753
Azabı da çetin olan, Rahman, Rahim, Raûf şefkatli, Latîf yumuşaklık ve lütuf sahibi, Halîm yumuşaklıkla muamele edici ve Gaffâr çokça bağışlayıcı olan Rabbimizden bizlere hesap gününde rahmetiyle muamele etmesini ve bizleri cennetine girdirmesini niyaz ediyoruz.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ







بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Hızır Yaşamıyor mu?

1) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Hızır’a, Hızır denilmesinin sebebi şudur; Hızır otsuz kuru bir yere oturduğu zaman ansızın o otsuz yer Hızır’ın arkasından yeşillenip dalgalanırdı!’ buyurdu.”
Buhari 7/3209, Tirmizi 3358
2) Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِّن قَبْلِكَ الْخُلْدَ
“Senden önce hiçbir insana ölümsüzlük vermedik…”
Enbiya 34
3) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ömrünün sonunda bize yatsı namazı kıldırdı. Selam verdikten sonra ayağa kalktı ve:
‘Bakın şu geceniz varya, işte bu geceden itibaren yüz yılın başında bugün yeryüzünde olanlardan hiçbir kimse kalmayacaktır!’ buyurdu.”
Buhari 1/269, Müslim 2537/217, Ebu Davud
4) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, şayet Musa hayatta olsaydı, bana tâbî olmaktan başka bir şey yapamazdı!’buyurdu.”
Ahmed bin Hanbel Albani İrva 1589, Albani Sahiha 3207
Önemli Uyarı: Musa (Aleyhisselam) ile Hızır aynı zamanda yaşadığına göre eğer Hızır yaşasaydı, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına gelip tâbî olması ve Müslümanlarla beraber Cihad etmesi gerekirdi!
İbni Kayyım el-Cevziyye (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Hızır’ın yaşadığına dair rivayet edilen bütün hadisler uydurma olup asılsızdır!!! Hızır’ın hayatta olduğuna dair tek bir sahih hadis mevcut değildir!!!”
Âlimlerden Hızır’ın ölmüş olup şimdiye kadar diri olmadığı görüşündekiler; “Senden önce hiçbir insana ölümsüzlük vermedik…” ayetini delil getiriyorlar ve şöyle diyorlar:
“Zira Hızır, ister Nebi olsun, ister veli, olsun nihayet bir insandır ve ölmüştür!”
Şeyhu’l İslam ibni Teymiye (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Sahabe arasında, kendisine Hızır’ın geldiğini iddia eden hiç kimse çıkmamıştır!!! Çünkü Musa (Aleyhissellam)’ın çağdaşı olan Hızır, vefat etmiştir. Birçok kimseye gelip görünen Hızır, ancak ve ancak ya insan suretine girmiş bir cin ya da yalancı bir insandır!!!
İbni Teymiye Külliyat 1/331
Hızır’ın şu anda yaşamadığını ve öldüğünü söyleyen âlimler:
1) İmam Buhari                                                14) İbrahim El-Harbi
2) İmam Şafi                                                    15) Muhammed Ali Es-Sabuni
3) İbni Teymiye                                                16) Ebu Hayyan El-Endulusi
4) İbni Kayyım el-Cezviyye                                17) Celaleddin Es-Suyuti
5) İbnu’l-Cevzi                                                  18) İmam Alûsi
6) İbni Hazm                                                    19) Ebu Bekir ibni Arabi
7) İmam Nevevi                                                20) Elmalılı Hamdi Yazır
8) İbni Kesir                                                     21) Fahreddin Er-Razi
9) İmam Kurtubi                                               22) İmam el-Munavi
10) Aliyu’l-Kari                                                  23) Muhammed Derviş el-Hut
11) İbni Salah                                                   24) Muhammed Nâsıruddin el-Albânî
12) İbni Ebi Şeybe                                             25) İmam Beyhaki
13) Taberani                                                    26) İmam Mevdudi
Not: Akıllı bir Müslümana şöyle bir soru soruyoruz:
“Diyelim ki bu kadar delile ve âlimlerin görüşüne rağmen Hızır yaşıyor, bizim ne yapmamız gerekiyor!? Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kişinin, Hızır yaşadığı için ne yapması gerekiyor!?”
Yoksa cahil insanların dediği gibi:
“Kul sıkışmayınca, Hızır yetişmezmiş deyipte şirke mi düşmemiz gerekiyor!?” Biz bu sözden Allah’a sığınırız! Çünkü kul sıkıştığı zaman ona yardım eden, ona rızık veren, hastalığına şifa veren, Allah (Azze ve Celle)’dir! Hızır’da her insan gibi doğup, yaşayıp sonra ölmüştür!!! Çünkü Allah (Azze ve Celle) kitabında şöyle buyuruyor:
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.”
Ankebut 57

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ













بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

DECCAL YAŞIYOR!

Fatıma binti Kays (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“…Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−‘Allah’a yemin olsun ki, ben sizi bir sevinç yahut bir korku yüzünden toplamadım. Sizi, ancak (şu olaydan dolayı topladım) Temim Ed-Darî, Hristiyan biri idi, bana geldi biat edip Müslüman oldu. Benim size Deccal hakkında anlattıklarıma uygun bir olay anlattı.
Temim Ed-Darî şöyle anlattı:
−Temim, Lahım ve Cuzam kabilelerinden otuz kişiyle deniz yolculuğuna çıkmıştı. Dalgalar bir ay boyunca onlarla oynadı. Sonra güneş batımına yakın bir zamanda denizde bir adaya gemiyi yanaştırdılar. Sandallara binip adaya çıktılar. Müteakiben çok kıllı, hatta kıllarının çokluğundan önü neresi, arkası neresi belli olmayan bir yaratığa rastladılar.
Ona:
−Vay sana, sen de kimsin? diye sordular.
O:
−Ben Cessase’yim, dedi.
Onlar:
−Cessase nedir? diye sordular.
O yaratık:
−Ey kavim! Şu manastırdaki adama gidin. O sizin haberinizi şevkle beklemektedir, dedi.
Temim diyor ki:
−Bize adamı söyleyince onun şeytan olmasından korktuk. Hızlıca ona gittik, manastıra girince bir de baktık ki, cüsse bakımından en büyük insan, elleri birleştirilmiş vaziyette boynuna sıkıca bağlı, diz kapağı ile topukları arasında demirler vardı.
Ona:
−Vay sana sen de kimsin? diye sorduk.
O:
−Siz benim haberimi aldınız. Söyleyin siz kimsiniz? dedi.
Onlar:
−Biz Araplarız, deniz yolculuğuna çıkmıştık. Denizin dalgalı olduğu zamana denk gelmişiz. Dalgalar bir ay bizimle oynadı. Sonra senin adana gemiyi yanaştırdık. Sandallara binip adaya çıktığımızda çok kıllı hatta kıllardan önü neresi, arkası neresi belli olmayan bir yaratıkla karşılaştık.
Ona:
−Vay sana sen kimsin? diye sorduk.
O da:
−Ben Cessase’yim, dedi.
Biz:
−Cessase nedir? diye sorduk.
O yaratık da:
−Manastırdaki şu adama gidin, o sizin haberlerinizi şevkle beklemektedir, dedi. Hızlıca sana geldik. O yaratıktan korktuk, onun dişi bir şeytan olmadığından emin olamadık, dedik.
Manastırdaki demirlerle bağlı adam:
−Beysan hurmalıklarından haber verin, dedi.
Biz:
−Onun neyini soruyorsun? dedik.
O:
−Hurmalarından soruyorum, hâlâ meyve veriyor mu? dedi.
Biz:
−Evet, dedik.
O:
−Meyvelerinin kesilmesi yakındır, dedi.
Sonra:
−Taberiye gölünden haber verin, dedi.
Biz:
−Neyini soruyorsun? dedik.
O:
−Taberiye gölde su var mı? dedi.
Biz:
−Evet, suyu çoktur, dedik.
O:
−Suyun gitmesi yaklaşmıştır, dedi.
Sonra:
−Zugar pınarından haber verin dedi.
Biz:
−Neyini soruyorsun? dedik.
O:
−Zugar pınarının suyu var mı, insanlar o pınarın suyuyla ziraat yapıyorlar mı? diye sordu.
Biz:
−Evet, suyu çoktur, insanlar onunla ziraat yapıyorlar, dedik.
O:
−Ümmilerin Nebisinden haber verin, ne yaptı? diye sordu.
Biz:
−Mekke’den çıktı, Yesrib’e (Medine’ye) yerleşti, dedik.
O:
−Araplar Onunla savaştı mı? diye sordu.
Biz:
−Evet, dedik.
O:
–Onlara ne oldu? diye sordu.
Biz:
−Ona karşı gelen Araplara Onun üstün olduğunu ve Ona itaat ettiklerini haber verdik.
O:
−Öyle mi oldu? dedi.
Biz:
−Evet, dedik.
O:
−Ona itaat etmeleri onlar için hayırlı olur. Şimdi ben size kendimden haber vereyim:
−Ben Deccal’im, bana çıkmam için izin verilmesi yakındır. Çıkarım ve yeryüzünde dolaşırım. Kırk gecede girmediğim hiçbir belde bırakmam. Ancak Mekke ve Taybe (Medine) hariç. O iki belde bana haramdır. Her ne zaman onlardan birine girmek istesem, yalın kılıç bir melek beni karşılar ve oraya girmemi engeller. Oraların her geçidinde koruyucu melekler vardır, dedi.’
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bastonunu minbere vurarak:
−‘Taybe budur, Taybe budur, Taybe budur. Yani Medine’dir. Dikkat! Ben size bunu haber verdim mi?’ diye sordu.
İnsanlar:
−Evet, dediler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Temim’in anlattıkları, benim size Deccal ve sıfatı hakkında anlattıklarıma uygun olması benim hoşuma gitti. Dikkat! Deccal, Şam denizindedir yahut Yemen denizindedir. Hayır, bilakis o doğu tarafındadır, doğu tarafındadır, doğu tarafındadır’ buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti.”
Fatıma binti Kays (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“İşte ben bu hadisi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den ezberledim.”
Müslim 2942/119, Ebu Davud 4326, İbni Mace 4074
Cessase: Saçları ve vücudundaki kılları yerde sürünecek derecede çok kıllı bir kadındır. Ebu Davud 4328
Beysan: Ürdün nehri deltasında bir belde ismidir.
Zugar: Şam’ın kuzey taraflarında bir belde ve bu beldede bulunan bir pınar ismidir. Galiba ismini şuanda Yahudilerin elinde bulunan Tevrat’ta geçen ‘Sûgar’dan almıştır.
Daha detaylı bilgi için lütfen: 

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ










بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Deccal Kimdir?

Deccal, دَجَلَ “de-ce-le” kökünden türemedir. Yalan söylemek, bir şeyi bir şeye karıştırmak, gizlemek ve örtmek manalarına gelir. Kıyamet saatinin büyük alametlerinden biri de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Deccal ismini verdiği bir şahsın ortaya çıkışıdır. Deccal’e bu isim, hakkı örttüğü ve çok yalan söylediği için verilmiştir.
Mesih kelimesinin 50 tane manası vardır. Bunların içinde ‘doğru söyleyen’ ile ‘saptıran yalancı’ gibi birbirinin zıddı manalar da vardır. Allah-u Teâlâ iki tane mesih yaratmıştır ki, biri diğerinin zıddıdır. Mesih İsa (Aleyhisselam) doğru söyleyen ve insanlara doğru yolu gösterendir.
Mesih Deccal ise, insanlık için yaratılmış en büyük fitnelerden birisi olup çok yalan söyleyen ve insanları saptırandır. Ona Mesih denme sebebi iki gözünden birinin silik olması veya yeryüzünün tamamını kırk günde dolaşarak ayak basmadık bir yer bırakmayacak olması da olabilir.
Deccal ise, mübalağalı ism-i fail olup anlamı, görülmemiş ve duyulmamış yalanlar söyleyerek hakkı batıla karıştıran, gerçeği ters çeviren demektir.
Deccal hakkında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hadislerine baktığımız zaman:
Deccal, Yahudilerden bir adamdır. Bu ümmetin sonunda ortaya çıkar ve hakkı batılla karıştırıp hakkı gizlemeye çalışır. Deccal, taraftarlarıyla yeryüzünü karıştırır ve küfrünü insanlardan gizli tutar.
Deccal, Rab olduğunu iddia eder. İşte bundan dolayı yalancılığı ile isim almıştır. Deccal, insanlara olayları karışık göstermesinden ve batılı örtüp onu süslü göstermesinden dolayı bu şekilde isimlendirilmiştir.
Deccal kendisinin ilahlığını ilan edip, Allah’ın izni ve imtihan gereği olağanüstü şeyler göstererek insanları dinlerinde fitneye düşürecektir. Bazı insanlar onun fitnesine kanıp yolunu saptırırken, Allah iman edenleri iman üzere sabit kılacaktır. Bu sebeple de mü’minler onun yalan ve fitnesine aldanmayacaklardır.
Daha sonra Allah-u Teâlâ, İsa (Aleyhisselam)’ı indirerek onu ve fitnesini ortadan kaldıracaktır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den Deccal’la ilgili rivayet edilen hadislerden bir kaçını burada zikredersek onu tanımamıza yardımcı olur.

Deccal Yahudi Milletindendir!

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Deccal, Yahudi’dir, onun çocuğu olmaz. Allah ona Mekke ve Medine’yi haram kılmıştır.”
Müslim 2927/90
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Deccal, kâfirdir! O kısırdır, çocuğu olmaz! O Medine ve Mekke’ye giremez.”
Müslim 2927/91
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Deccal’e İsbehan Yahudilerinden yetmiş bin kişi tabi olacaktır. Onların başlarında ve omuzlarında miğfer vardır.”
Müslim 2944/124

Deccal’in Çıkma Sebebi ve Çıkış Yeri

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Deccal, doğuda Horasan denilen bir bölgeden çıkar. Yüzleri deri üzerine deri kaplanmış kalkanlar gibi olan bir kavim ona tabi olur.”
İbni Mace 4072
Yüzlerinin deri üzerine deri kaplı kalkan gibi olması, Tatarların ve Türklerin vasfıdır. Deccal’in çıkma sebebine gelince, mü’minlerin annesi Hafsa (Radiyallahu Anha)’nın naklettiğine göre, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Deccal ancak kendisini kızdıran bir şey sebebiyle çıkar. Deccal’i insanlar üzerine gönderecek ilk sebep, onu gazaba getirecek bir kızgınlıktır.”
Müslim 2932/98, 99
Deccal’i kızdıracak şeyin ne olduğunu bilmiyoruz. Mescidu’l-Aksa’nın Yahudi işgalinden kurtulması mı? Yoksa dünyada Yahudilerin yönettiği Hristiyanlara karşı, Müslümanların zafer kazanmasıyla haçlı gücünün yok olması mı? Allah (Azze ve Celle) en iyi bilendir.
Ancak Deccal’i kızdıracak sebebin İslam ümmetinin iyiliğine olan bir iş olduğunu söyleyebiliriz. Allah-u Teâlâ’dan yakın zaferi müyesser kılmasını dileriz. Deccal’in ortaya çıktığı zaman hedefi Medine-i Münevvere olacaktır. Allah-u Teâlâ kendisinin bildiği bir sebepten dolayı orayı korumaktadır.
Muhtemelen Medine o zamanlar İslam ve Müslümanlar için bir kale ve sığınak olacaktır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu hadisinde bunu bize bildirmektedir:
“İslam, garip (kimsesiz) başladı ve başladığı gibi kimsesiz hale dönecektir. İslam, yılanın deliğinde kıvrılıp toplandığı gibi iki mescit arasında toplanır.”
Müslim 232/146
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Deccal’in hedefi Medine olduğu halde doğu tarafından gelir. Uhud dağının arkasına iner. Sonra melekler onun yüzünü Şam tarafına çevirirler ve orada helak olur.”
Müslim 1380/486
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Mekke ve Medine hariç Deccal’in uğramayacağı hiç bir belde yoktur. Oraların her geçidinde koruyucu melekler vardır. Deccal (Medine civarında) çorak bir yere konaklar. Sonra Medine ahalisi ile birlikte üç kere sarsılır. Akabinde her kâfir ve münafık Deccal’e çıkar. (Katılır)”
Buhari 1758
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Medine’ye Deccal’in korkusu giremez. O gün Medine’nin yedi kapısı vardır ve her kapıda iki melek bulunur.”
Buhari 1757

Deccal’in Sıfatı

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Allah, Âdem zürriyetini yarattığından beri yeryüzünde Deccal fitnesinden daha büyük bir fitne olmamıştır. Allah’ın gönderdiği her Nebi, ümmetini Deccal’den sakındırmıştır. Ben Nebilerin sonuncusuyum, siz de son ümmetsiniz. Şüphe yok o (Deccal) sizin içinizde çıkacaktır.”
İbni Mace 4077
Deccal’i ayırt eden en belirgin özellik; onun sağ gözünün şaşı, sol gözünün sönük ve iki gözünün arasında kâfir yazılı olmasıdır.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Ben size Deccal’i anlattım hatta onu anlamayacağınızdan korktum. Deccal; ayakları dengesiz ve çarpık, saçı oldukça kıvırcık, bir gözü kör olup ne yüksekçe ne de çukurca olan biridir. Eğer onun durumu size karışık gelirse biliniz ki sizin Rabbiniz kör değildir. Siz ölünceye kadar Rabbinizi göremeyeceksiniz.”
Ebu Davud 4320
Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) insanlar içerisinde ayağa kalktı, Allah’ı layık olduğu sıfatlarla övdü. Sonra Deccal’ı zikredip şöyle dedi:
‘Ben sizi onun şerrinden sakındırıyorum. Nebilerin hepsi kavmini Deccal’in şerrinden korkutup sakındırmıştır. Yemin olsun Nuh da kendi kavmini Deccal’den sakındırmıştır. Ancak ben size hiçbir Nebinin söylemediği bir şey söyleyeceğim. İyi bilin ki Deccal şaşıdır; Allah ise şaşı değildir’ buyurdu.”
Başka bir hadiste ise, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
‘...Muhakkak ki onun iki gözünün arasında Kâfir yazılıdır. Onun amelini kerih görüp sevmeyen herkes, o yazıyı okur. Yahut her mü’min o yazıyı okur’ dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle devam etti:
‘Bundan sonra şunu kesin olarak bilin ki, sizden hiç kimse ölünceye kadar aziz ve celil olan Rabb’ini göremeyecektir’buyurdu.”
Buhari 2850, Müslim 2931/169
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Allah’ın gönderdiği hiçbir Nebi yoktur ki, ümmetini Deccal hakkında uyarmış olmasın. Nuh da ondan sonraki Nebiler de kavimlerini uyarmıştır. O sizin aranızda çıkacaktır. Onun işinden hiçbir şey size gizli kalmamıştır. Rabbinizin kör olmadığı size gizli kalmamıştır. Deccal ise sağ gözü şaşıdır.(Diğer gözü ise) sanki içi çıkarılmış üzüm tanesi gibidir.”
Buhari 7277
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Deccal; ‘ben sizin Rabbinizim’ der. Siz ölünceye kadar Rabbinizi göremezsiniz. O, tek gözü kör biridir. Sizin Rabbiniz kör değildir. Onun iki gözünün arasında kâfir yazılıdır. Okuması olan yahut olmayan her mü’min o yazıyı okur.”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Deccal’i rüyasında görmüş ve bize şöyle vasfetmiştir:
“Sonra bana bir adam gösterildi. Saçları kıvırcık, sağ gözü şaşı, diğeri içi çıkarılmış üzüm tanesi gibiydi. Ben ‘Bu kim?’ diye sordum. ‘O, Deccal’dir’ denildi.”
Müslim 169/273
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Deccal’in sol gözü yoktur, üzerinde sadece zar vardır. İki gözü arasında kâfir yazılıdır.”
Müslim 2933/103
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Deccal’in gözü cam gibi yeşildir.”
Ahmed 5/123, 124
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“…Daha sonra sağ gözü şaşı ve çok kıvırcık saçlı, gördüğüm insanlardan en çok Katan’ın oğluna benzettiğim bir adam gördüm. Ellerini bir adamın omzuna koymuş, Kâbe’yi tavaf ediyordu. ‘Bu kimdir?’ diye sordum. ‘Deccal’dir’ dediler.”
Müslim 169/274
Deccal, Müslümanların İstanbul’u ikinci defa fethetmesinden sonra ortaya çıkacaktır. İlk fetih, Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmed Han komutasındaki Müslümanlar tarafından gerçekleştirilmiştir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Rumlar A’mak yahut Dabık’a ininceye kadar kıyamet kopmaz. O gün onların karşısına yeryüzü ahalisinin hayırlılarından bir ordu çıkar. Saf saf dizildikleri vakit, Rumlar:
−Bizimle bizden esir alanların arasını boşaltın da onlarla savaşalım, derler.
Müslümanlar:
−Hayır, Allah’a yemin olsun ki sizinle kardeşlerimizin arasını asla boşaltmayız, derler. Bunun üzerine onlarla savaşırlar. Müslümanların üçte biri hezimete uğrar ki, Allah onların tevbesini kabul etmez, üçte biri öldürülür ki onlar Allah katında şehitlerin en faziletlisidir. Kalan üçte biri de fethe devam eder. Onlar asla fitneye düşmezler. İstanbul’u fethederler. Onlar ganimetleri taksim ederken kılıçlarını zeytin ağacına asmışlardır. Bu arada onların içinde şeytan:
−Deccal sizin ailelerinizin arasında çıktı, diye sayha atar. Bu haber yalan olduğu halde çıkarlar. Onlar Şam’a geldikleri vakit Deccal çıkar.
Diğer bir rivayette ise Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−Onlar ganimetleri taksim ederken, bir ses ‘Deccal çıktı’ diye nida eder. Onlar da her şeyi bırakıp dönerler.”
A’mak ve Dabık; Suriye’nin Halep şehri yakınlarında iki mevki ismidir.
Müslim 2897/34
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“…Sizden kim Deccal’e yetişirse, ona Kehf suresinin ilk ayetlerini okusun. Deccal, Şam ile Irak arasında bir mevkide çıkar. Sağa gider ifsat eder, sola gider ifsat eder. Ey Allah’ın kulları! Sebat edin.”
Biz:
−Ey Allah’ın Rasulü! Deccal yeryüzünde ne kadar kalır? diye sorduk.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Kırk gün kalır. Birinci günü bir sene gibi, ikinci günü bir ay gibi, üçüncü günü Cuma’dan diğer Cuma’ya kadar, diğer günleri sizin günleriniz gibidir.” (Yani 439 gün)
Biz:
−Ya Rasulallah! O bir senelik günde bir günün namazı kâfi gelir mi? diye sorduk.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Hayır, siz o bir senelik gün için namaz vakitlerini ölçerek tayin ediniz!”
Biz:
−Ya Rasulallah! Deccal’in yeryüzündeki hızı ne kadardır? diye sorduk.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Rüzgârın yönlendirdiği yağmur gibidir. Deccal bir kavme gelir, onları davet eder. Onlar da davetine icabet edip ona iman ederler. Bunun üzerine Deccal semaya emreder onlara yağmur yağdırır, yere emreder onlara nebatat bitirir. O kavmin otlağa çıkmış hayvanları akşam olunca zirveleri en yüksek, böğürleri daha geniş ve memeleri sütten dopdolu olarak dönerler.
Sonra Deccal başka bir kavme gelir, onları davet eder. Onlar Deccal’i reddedip iman etmezler. Deccal onları bırakıp gider. O kavim kuraklığa ve kıtlığa uğramış olarak sabahlar, malları ellerinden gider. Deccal bir harabeye uğrar ve ‘hazinelerini çıkar’ der. Bunun üzerine o harabenin hazineleri, arıların arıbeyinin arkasından takip etmesi gibi onu takip ederler.
Sonra Deccal, gençlik dolu bir adamı çağırır, ona kılıçla vurup iki parçaya ayırır. Her bir parçayı ok atımı mesafesinde uzaklaştırır. Sonra onu çağırır, o genç güler halde yüzü parlayarak gelir. Deccal bu şekilde iken Allah azze ve celle Meryem oğlu İsa’yı gönderir. İsa aleyhisselam, Dimeşk’in doğusunda “Beyaz Minare” denilen mevkide herd ile boyanmış iki parça elbise içinde ellerini iki meleğin kanatlarına koymuş bir halde iner. Başını öne eğse su damlatır, yukarı kaldırsa inci tanesi gibi su bulunur. İsa’nın nefesinin rüzgârını hisseden hiçbir kâfir yaşayamaz. Onun nefesinin rüzgârı göz alabildiğincedir. İsa aleyhisselam, Deccal’i arar, nihayet ona Lüdd kapısında yetişir ve onu öldürür.
Sonra Meryem oğlu İsa aleyhisselam’a Allah’ın Deccal’den koruduğu bir kavim gelir. İsa aleyhisselam, onların yüzünü sıvazlar ve cennetteki derecelerini onlara söyler. Onlar bu durumda iken Allah azze ve celle, İsa aleyhisselam’a:
−‘Bana ait bir takım kullar çıkardım ki onlarla savaşmaya kimsenin kudreti yoktur. Sen kullarımı Tur dağında muhafaza et’ diye vahyeder. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ, Ye’cuc ve Me’cuc kavmini gönderir. Onlar her tepeden süratle inerler. Onların ilkleri Taberiye gölüne uğrar ve içmeye başlarlar. Onların sonları göle uğradıklarında:
−Andolsun bir zamanlar burada su vardı, derler. Allah’ın Nebisi İsa aleyhisselam ve ashabı, Tur dağında mahsur kalırlar. O zaman onlardan birinin yiyecek olarak bir sığır başı olması, sizden birinin şu anda yüz dinarı olmasından iyidir. Sonra Allah’ın Nebisi İsa aleyhisselam ve ashabı, Allah’a dua ederler. Bunun üzerine Allah azze ve celle Ye’cuc ve Me’cuc kavminin boyunlarına negaf denilen kurtlardan gönderir. Hepsi de tek bir kişinin ölmesi gibi ölü olarak sabahlarlar.
Sonra İsa aleyhisselam ve ashabı yeryüzüne inerler. Yeryüzünde onların cesetlerinden ve pis kokularından dolmamış bir karış dahi yer bulamazlar. Sonra İsa aleyhisselam ve ashabı yine Allah’a dua ederler. Allah azze ve celle develerin boyunlarına benzeyen kuşlar gönderir. Kuşlar onların cesetlerini Allah’ın dilediği bir yere taşırlar. Sonra Allah azze ve celle bir yağmur gönderir, balçıktan yapılan ve de kıldan yapılan hiçbir ev kalmaz, hepsi dümdüz olur. O yağmur yeryüzünü yıkar, hatta ayna gibi yapar.
Sonra yeryüzüne:
−‘Meyvelerini, nebatatını bitir bereketlerini getir’ denilir. O vakit, bir topluluk, cemaat tek bir nar meyvesinden yerler ve onun kabuğunda gölgelenirler. Sütler de bereketlenir. Sağmal bir devenin sütünden büyük bir kalabalık içerler, sağmal bir ineğin sütünden bir kabile içer, sağmal bir koyunun sütünden bir oymak içer. Onlar bu şekilde iken Allah-u Teâlâ tatlı bir rüzgâr gönderir. Bu rüzgâr onların koltuk altlarından girer, her mü’min ve Müslümanın ruhunu kabzeder ve insanların en şerlileri kalır. Onlar eşeklerin ilişkiye girmesi gibi insanların gözü önünde ilişkiye girerler.”
Müslim 2937/110, Tirmizi 2341
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Deccal’in tek gözü kördür. Onun yanında cennet ve ateş benzetmesi vardır. Onun cennet dediği ateşin ta kendisidir…”
Müslim 2934/104
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Deccal çıktığında kendisiyle beraber cennet ve ateş vardır. İnsanların ateş olarak gördükleri soğuk bir sudur. İnsanların su olarak gördükleri ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim ona yetişirse ateş olarak gördüğüne gitsin, çünkü o soğuk ve tatlı bir sudur.”
Buhari 3264
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Ben, Deccal ile beraber olanı ondan daha iyi bilirim. Onun yanında akar iki nehir vardır. Onlardan biri dış görünüş itibarıyla beyaz bir sudur, diğeri alevlenmiş bir ateştir. Sizden biri ona yetişirse ateş olarak gördüğü nehre gelsin. Sonra başını daldırıp ondan içsin, çünkü o, soğuk bir sudur. Deccal’in sol gözü yoktur, üzerinde kalın bir perde vardır. İki gözü arasında kâfir yazılıdır. Okuması olan olmayan her Müslüman o yazıyı okur.”
Müslim 2934/105
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Kim Deccal’i duyarsa ondan uzak dursun! Allah’a yemin olsun ki, bir adam ona mü’min olduğunu sanarak gider, onun attığı şüphelerden ona tabi olur.”
Ebu Davud 4319
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Deccal kendisine haram olduğu halde Medine geçitlerine gelir. Medine yakınlarındaki bir takım çorak toprağa konaklar. O gün insanların en hayırlısı olan yahut hayırlılarından biri olan bir kimse ona şöyle der:
−Şahitlik ederim ki sen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bize bahsettiği Deccal’sin!
Deccal insanlara:
−Bunu öldürsem sonra da diriltsem, Rabliğimden şüphe eder misiniz? der.
İnsanlar:
−Hayır, derler. Onu öldürür, sonra diriltir.
O genç:
−Allah’a yemin olsun ki, bugün senin hakkında daha fazla kanaat sahibiyim, der. Bunun üzerine Deccal onu öldürmek ister ama güç yetiremez.”
Buhari 6981
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Deccal zuhur eder. Mü’minlerden bir adam ona doğru yönelir.
Deccal’in askerleri:
–Nereye gitmek istiyorsun? diye sorarlar.
O genç:
−Şu çıkana gidiyorum, der.
Onlar:
−Yoksa sen Rabbimize iman etmiyor musun? derler.
O genç:
−Rabbimizde gizlilik yoktur, der.
Bunun üzerine:
−Onu öldürün, derler. Sonra onlardan bir kısmı diğerlerine:
−Rabbiniz kendisinin haberi olmadan birini öldürmenizi yasaklamadı mı? derler. Onu Deccal’e götürürler.
Mü’min onu gördüğü vakit:
−Ey insanlar! Bu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in haber verdiği Deccal’dir, der. Deccal emreder, o mü’min karnı üzere yere yatırılır. Döve döve sırtı ve karnı genişletilir.
Deccal:
−Bana iman etmiyor musun? diye sorar.
O mü’min:
−Sen çok yalancı Mesih Deccal’sin, der. Deccal emreder, o mü’min başının ortasından iki ayağının arası ayrılana kadar testere ile kesilerek ayrılır. Sonra Deccal bu iki parça arasında yürür.
Sonra:
−Kalk, der. O mü’min dikilerek eski halini alır.
Sonra Deccal:
−Bana iman etmiyor musun? diye sorar.
O mü’min:
−Senin hakkında kanaatimi artırmaktan başka bir şey yapmadım, der.
Sonra:
−Ey insanlar! Deccal bunu benden başka hiç kimseye yapamayacaktır, der. Onu kesmek için Deccal tutar, boynu ile köprücük kemiği arası bakır bir levha haline gelir. Onu elleri ve ayaklarından tutar ve onu atar. İnsanlar onu ateşe attığını sanırlar, ancak cennete atılmıştır.”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Bu mü’min, âlemlerin Rabbi katında şahadeti en yüce olandır.”
Müslim 2938/113

Deccal’in Çıkacağını Gösteren İşaretler

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Deccal’in çıkmasından önce üç şiddetli yıl olur. İnsanlar o yıllarda şiddetli kıtlığa maruz kalırlar. Sonra ilk yıl Allah semaya emreder, sema yağmurun üçte birini hapseder tutar. Yere emreder, yer nebatının üçte birini hapseder tutar. Sonra ikinci yıl Allah semaya emreder, yağmurunun üçte ikisini tutar. Yere emreder, nebatının üçte ikisini tutar. Sonra üçüncü yıl Allah semaya emreder, yağmurunun tamamını tutar, bir damla yağmur düşmez. Yere emreder, nebatının tamamını tutar, hiç yeşillik bitmez. Allah’ın dilediği hariç, çift tırnaklı (geviş getiren) helak olmayan hiç hayvan kalmaz.”
Denildi ki:
−O zaman insanlar ne ile yaşarlar?
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−“Tehlil, tekbir, tahmid onlar için yiyecek yerine geçer” buyurdu.
İbni Mace 4077
Tehlil; ‘La ilahe illallah’ demektir.
Tekbir; ‘Allah-u Ekber’ demektir.
Tahmid; ‘Elhamdulillah’ demektir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ahlas fitnesi, insanların birbirinden kaçması, malının ve ehlinin yağma edilmesidir. Sonra bolluk fitnesi olacak. Bu fitnenin dumanı benim Ehl-i Beyt’imden, benden olduğunu iddia eden bir adamın ayaklarının altına kadar varacak, hâlbuki o benden değildir. Gerçekte benim dostlarım muttakilerdir. Sonra insanlar, eğreti düzgün olmayan, nizamsız bir adamın başına toplanacaklar.
Sonra düheyma fitnesi olacak ki bu ümmetten dokunmadığı kimse kalmayacak. Fitne bitti denildiğinde devam edip yaygınlaşacak. O fitne içerisinde, kişi mü’min olarak sabahlayacak, akşama kâfir olarak çıkacaktır. Hatta insanlar iki ayrı gruba ayrılacaklardır. Biri nifaksız iman grubu diğeri imansız nifak grubudur. Böyle olduğu zaman, o gün yahut ertesi gün Deccal’i bekleyin.”
Ebu Davud 4242
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Beytü’l-Makdis’in imar edilmesi Yesrib’in harap olmasına, Yesrib’in harap olması Rumlarla Müslümanlar arasında harp çıkmasına, harbin çıkması İstanbul’un fethine, İstanbul’un fethi Deccal’in çıkmasına işarettir.”
Ebu Davud 4294
Yesrib; Medine’nin eski adıdır.
Beytü’l-Makdis’in imarı, Allah’ın izniyle Yahudi işgalinden kurtulmasından sonra Müslümanların eliyle olacaktır. Mukaddes topraklar, o zaman hilafet yurdu olacaktır.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu şöyle bildiriyor:
“Ey Havale’nin oğlu! Mukaddes topraklara hilafetin indiğini görürsen; insanlara zelzeleler düşünce ve kederler, büyük hâdiseler benim şu ellerimin senin başına olan yakınlığından daha yakındır.”
Ebu Davud 2535

Deccal’in Biyografisi ve Yapacağı Şeyler

1) Deccal Yahudi’dir!
2) Deccal Kâfirdir!
3) Deccal Kısırdır!
4) Deccal, İnsanı Öldürüp Diriltir!
5) Deccal, Çok Kuvvetlidir!
6) Deccal, Çok Hızlıdır!
7) Deccal, Kalın Boyunludur.
8) Deccal’in Alnı Açıktır.
9) Deccal, Kırmızı Yüzlüdür.
10) Deccal, İri Yarı Biridir.
11) Deccal, Kısa Boyludur.
12) Deccal’in Bacakarının Arası Açıktır.
13) Deccal, Sevimsizdir.
14) Deccal, Gençtir.
15) Deccal, Çukur ve Tümsek Olmayan Bir Halde Silme Düzdür.
16) Deccal’in Saçı Oldukça Kıvırcıktır!
17) Deccal’in İki Gözü Arasında Kâfir Yazılıdır!
18) Deccal’in Gözü Cam Gibi Yeşildir!
19) Deccal’in Sağ Gözü Kör veya Şaşıdır!
20) Deccal’in Sol Gözü Sönük veya İçi Çıkartılmış Üzüm Tanesi Gibidir!
21) Deccal’in Ayakları Dengesiz ve Çarpıktır!
22) Deccal’in Yanında Akar İki Nehir Vardır!
23) Deccal, Gökyüzüne Emrettiğinde Yağmur Yağar!
24) Deccal, Toprağa Emrettiğinde Sebze ve Meyve Çıkar!
25) Deccal, Toprağa Emrettiğinde Hazinelerini Çıkartır!
26) Deccal, Hayvanların Memelerindeki Sütünü Artırır!
27) Deccal, Sebzelerin ve Meyvelerin Bereketini Artırır!
28) Deccal’in Yanında Ekmekten ve Etten Dağlar Vardır!

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ







بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Cihad İle İlgili Ayetler

أَعُوذُ بِاللهِ السَّمِيعِ الْعَلِيمِ مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّجِيمِ مِنْ هَمْزِهِ وَنَفْخِهِ وَنَفْثِهِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحمن الرَّحِيم

1) “Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.”
Bakara 190
2) “Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir.”
Bakara 191
3) “(Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur.”
Bakara 193
4) “Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen birşey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.”
Bakara 216
5) “Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah’ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”
Bakara 218
6) “Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah işitendir, bilendir.”
Bakara 244
7) “Musa’dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin mi? Hani, Nebilerinden birine:
‘Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım’ demişlerdi. O:
‘Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?’ demişti. Onlar:
‘Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)’ demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.”
Bakara 246
8) “Yoksa siz, Allah, içinizden cihad edenleri belirtip ayırdetmeden ve sabredenleri de belirtip ayırdetmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?”
Âl-i İmran 142
9) “Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara:
‘Gelin, Allah’ın yolunda savaşın ya da savunma yapın’ denildiğinde, Onlar:
‘Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik’ dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.”
Âl-i İmran 167
10) “Ey iman edenler! (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük çıkın ya da topluca çıkın!”
Nisa 71
11) “Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona büyük bir ecir vereceğiz.”
Nisa 74
12) “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?”
Nisa 75
13) “İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hilelisi pek zayıftır.”
Nisa 76
14) “Artık sen Allah yolunda savaş! Kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın. Mü’minleri hazırlayıp teşvik et! Umulur ki Allah, küfredenlerin ağır baskılarını geri püskürtür. Allah, kahredici baskısıyla daha zorlu, acı sonuçlandırmasıyla da daha zorludur.”
Nisa 84
15) “Mü’minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va’detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.”
Nisa 95
16) “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.”
Maide 35
17) “Ey iman edenler! İçinizden kim dininden geri dönerse, Allah, (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisine sevdiği mü’minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise güçlü ve onurlu, Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah’ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.”
Maide 54
18) “Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir.”
Enfal 39
19) “Gerçek şu ki, iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte birbirlerinin velisi olanlar bunlardır.
İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlara hiçbir şeyle velayetiniz yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım üzerinizde bir yükümlülüktür. Ancak, sizlerle onlar arasında anlaşma bulunan bir topluluğun aleyhinde değil. Allah, yaptıklarınızı görendir.”
Enfal 72
20) “İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü’min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.”
Enfal 74
21) “Bundan sonra iman edip hicret edenler ve sizinle birlikte cihad edenler, işte onlar sizdendir. Akrabalar (mirasta) Allah’ın Kitabına göre, birbirlerine (mirasta) önceliklidir. Doğrusu Allah her şeyi bilendir.”
Enfal 75
22) “Yoksa siz, içinizden cihad edenleri ve Allah’tan ve Resulü’nden ve mü’minlerden başka sır-dostu edinmeyenleri Allah ‘bilip (ortaya) çıkarmadan’ bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.”
Tevbe 16
23) “Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ı onarmayı, Allah’a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar) Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.”
Tevbe 19
24) “İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır.”
Tevbe 20
25) “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabalarınız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Rasulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirene kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”
Tevbe 24
26) “Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resulü’nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam’ı) din edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.”
Tevbe 29
27) “Gerçek şu ki, Allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri Allah’ın Kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesab (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşmayın. Ve bilin ki Allah, takva sahipleriyle beraberdir.”
Tevbe 36
28) “Ey iman edenler! Ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman, yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır.”
Tevbe 38
29) “Eğer Allah yolunda sefere (cihada) çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”
Tevbe 39
30) “…Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”
Tevbe 41
31) “Allah’a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir.”
Tevbe 44
32) “Ey Nebi! Kâfirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yataktır o!..”
Tevbe 73
33) “Allah’ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek:
‘Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın’ dediler. De ki:
‘Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir.’ Keşke anlasalardı.”
Tevbe 81
34) “Allah’a iman edin, O’nun Rasulü ile cihada çıkın diye bir sure indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip:
‘Bizi bırakıver, oturanlarla birlikte olalım’ dediler.”
Tevbe 86
35) “Ama Resul ve onunla birlikte olan mü’minler, mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler; işte bütün hayırlar onlarındır ve kurtuluşa erenler onlardır.”
Tevbe 88
36) “Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını cennet kendilerinin olmak üzere satın almıştır. Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu (söz) Allah’ın üzerine borçtur. (Allah) Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da (böyle söz vermiştir). Kim Allah’tan daha çok sözünde durabilir? O halde Allah ile yaptığınız bu alışverişinizle sevinin. Gerçekten bu büyük bir kazançtır.”
Tevbe 111
37) “Ey iman edenler! İnkâr edenlerden size en yakın olanlarla savaşın; sizde bir güç ve caydırıcılık görsünler ve bilin ki gerçekten Allah takva sahipleriyle beraberdir.”
Tevbe 123
38) “Sonra şüphesiz ki Rabbin, eziyete uğratıldıktan sonra hicret eden, sonra Allah yolunda cihad edip sabreden kimselerin yanındadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Nahl 110
39) “Allah uğrunda hakkıyla cihad edin! O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi ki, Rasul size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin mevlanızdır. O, ne güzel mevla, ne güzel yardımcıdır.”
Hac 78
40) “Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kur’an’la) büyük bir cihad ver.”
Furkan 52
41) “Kim cihad ederse, yalnızca kendi nefsi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, alemlerden müstağnidir.”
Ankebut 6
42) “Bizim uğrumuzda cihad edenlere, şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçeten Allah, ihsan edenlerle beraberdir.”
Ankebut 69
43) “Mü’min olanlar, ancak o kimselerdir ki, onlar, Allah’a ve Resulü’ne iman ettiler, sonra hiç bir kuşkuya kapılmadan Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ettiler. İşte onlar, sadık olanların ta kendileridir.”
Hucurat 15
44) “Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah’a inanmanızdan dolayı Rasule de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp çıkarmışlardır.
Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp sapmış olur.”
Mümtehine 1
45) “Allah’a ve O’nun Rasulü’ne iman edersiniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.
Saff 11
46) “Ey Nebi! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yeri cehennemdir. O, ne kötü bir dönüş yeridir.”
Tahrim 9

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ




بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

CENNET İLE İLGILI HADISLER

1) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyurdu:
–Ben salih kullarım için ahiret azığı olarak hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın aklına gelmedik bir takım nimetler hazırladım. Allah’ın sizleri bu sözlerle muttali kıldığı şeyleri bir yana bırak. Bir de bunlardan başka onun sizleri muttali kılmadığı bir şey vardır ki, o en büyüktür’ buyurdu.”
Müslim 2824/3, Buhari 3053
2) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
‘Allah cenneti yarattığı vakit Cebrail’e şöyle dedi:
−‘Git cennete bak.’
Cebrail gidip cennete baktı.
Sonra geldi ve:
−Ey Rabbim! İzzetine yemin olsun ki, cenneti kim işitirse muhakkak ona girer dedi.
Sonra Allah onu zorluklarla donatıp:
−‘Ey Cibril! Git cennete bak’ buyurdu. Cibril gitti ve cennete baktı.
Sonra geldi ve:
−Ey Rabbim! İzzetine yemin olsun ki, ona kimsenin girememesinden korktum’ dedi...”
Ebu Davud 4744, Tirmizi 2685
3) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cennet nefse hoş gelmeyen şeylerle kuşatılmış. Cehennem de nefsin arzularıyla kuşatılmıştır’ buyurdu.”
Buhari 6412, Müslim 2822/1, Tirmizi 2684
4) Sehl bin Sa’d Es-Saidi (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cennette bir kamçı kadar yer, dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden daha hayırlıdır...’ buyurdu.”
Buhari 6356, İbni Mace 4330
5) Sehl bin Sa’d (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cennette sekiz kapı vardır. Bunların içinde bir kapı Reyyan diye isimlendirilir. Buradan cennete yalnız oruçlu olanlar girer’buyurdu.”
Buhari 3058
6) Muaz bin Cebel (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Muhakkak cennet yüz derecedir. Onlardan her bir derece gök ile yer arasındaki mesafe kadardır. Şüphesiz o derecelerin en yücesi, Firdevs’tir. En faziletlisi de Firdevs’tir. Arş, muhakkak Firdevs’in üstündedir. Cennetin ırmakları da Firdevs’ten çıkıp akar. Bu itibarla siz Allah’tan dilemek istediğiniz zaman Firdevs’i isteyin’ buyurdu.”
İbni Mace 4331, Tirmizi 2651
7) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘...Şayet cennet ehli kadınlardan bir kadın dünyaya çıkmış olsaydı, muhakkak yer ile gök arasını aydınlatır ve ikisi arasını güzel bir koku doldururdu. Ve elbette o kadının başörtüsü dünyadan ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır’ buyurdu.”
Buhari 6467
8) Sa’d bin Ebi Vakkas (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cennette olan nimetlerden, bir tırnağın taşıyacağı kadar bir şey görünmüş olsa gökler ve yeryüzünün dört tarafı arasındaki her şey muhakkak süslenirdi. Ve cennet ehlinden bir kadının bilezikleri görünse, güneş yıldızların ışığını silip yok ettiği gibi o da muhakkak güneşin ışığını silip yok ederdi’ buyurdu.”
Tirmizi 2661
9) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:
−Ya Rasulallah! Cennetin yapısı nedir diye sordum?
Rasulü Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Bir kerpici gümüşten, bir kerpici altından, harcı keskin kokulu misk, çakılları inci ve yakut, toprağı za’ferandır...’ buyurdu.”
Tirmizi 2646
10) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cennette, gövdesi altından olmayan hiçbir ağaç yoktur’ buyurdu.”
Tirmizi 2645
11) Ebu Said El-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Şüphesiz cennette öyle bir ağaç vardır ki, onun altında bir süvari, yürüyüşü çok sür’atli, talimli, iyi cins bir at ile yüz sene yürürse yine onu bitiremez’ buyurdu.”
Müslim 2828/8, Buhari 6459, Tirmizi 2643, İbni Mace 4335
12) Ebu Musa el-Eş’ari (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘İki cennet vardır ki, bunların kapları ve içinde bulunan şeyler hep gümüştendir. Diğer iki cennet daha vardır ki, bunların kapları ve içinde bulunan şeyler de altındandır. Adn cennetindeki cennetliklerle Rablerine bakmaları arasında Allah’ın vechi (Yüzü) üzerindeki büyüklük ridasından başka bir şey bulunmayacaktır’ buyurdu.”
Buhari 4828, Tirmizi 2648
13) Harise bin Vehb El-Huzai (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Dikkat edin! Ben size cennetlik olanları haber veriyorum:
Zayıf olup zayıf görülen kişi...’ buyurdu.”
Buhari 4902, Müslim 2853/46, Tirmizi 2732, İbni Mace 4116
14) Usame (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Ben cennetin kapısı önünde durdum, oraya girenlerin çoğu fakirler idi. Zenginler alıkonulmuşlardı...’ buyurdu.”
Buhari 6456, Tirmizi 2729
15) Abdullah bin Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cennet ehli cennete vardığı, cehennem ehli de cehenneme vardığında ölüm, alacalı bir koç suretinde getirilir. Cennetle cehennem arasında yatırılıp kesilir.
Sonra bir münadi:
−Ey cennet ahalisi! Artık ölüm yoktur. Ey cehennem ahalisi! Artık ölüm yoktur diye nida eder. Bu hâdise sebebiyle cennet ehlinin ferahı bir kat daha artar, cehennem ehlinin hüzün ve kederi ise bir kat daha artar’ buyurdu.”
Müslim 2850/43, Buhari 6457, İbni Mace 4327, Tirmizi 2682
16) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘…Cennet ehlinden olup da dünyada en çetin ve meşakkatli hayat süren kişi getirilir ve cennete bir daldırılışla daldırılır.
Müteakiben ona da:
−Ey Âdemoğlu! Sen hiçbir çetinlik ve sıkıntı gördün mü, sana herhangi bir sıkıntı ve zorluk uğradı mı? diye sorulur.
O da:
−Hayır, vallahi ya Rab! Bana asla sıkıntı uğramadı ve ben asla şiddet görmedim der’ buyurdu.”
Müslim 2807/55, İbni Mace 4321
17) Ebu Said el-Hudri ve Ebu Hureyre (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Bir münadi cennet ehline:
−Daima sıhhatli kalmanız ve ebediyyen hasta olmamanız hakkınızdır. Daima yaşamanız ve ebediyyen ölmemeniz hakkınızdır. Daima genç kalmanız ve ebediyyen ihtiyarlamamanız hakkınızdır. Daima nimetler içinde hoş bir halde olmanız ve ebediyyen sıkıntı ve çetinliğe maruz kalmamanız hakkınızdır diye nida edecektir’ buyurdu.”
Müslim 2837/22
18) Muaz bin Cebel (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cennet ehli cennete kılsız, tüysüz, yaratılıştan sürmeli, otuz veya otuz üç yaşında olarak gireceklerdir’ buyurdu.”
Tirmizi 2669
19) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Herkim cennete girerse nimet içinde hoş halde olur. Kendisine hiçbir sıkıntı ve çetinlik isabet etmez. Elbiseleri eskimez, gençliği de bitmez’ buyurdu.”
Müslim 2836/21, Tirmizi 2646
20) Suheyb (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
“Amelini güzel yapanlar için güzel mükâfat ve dahası vardır.” Yunus 26. ayeti hakkında şöyle buyurdu:
‘Cennet ehli cennete girdikleri vakit bir münadi:
−Sizin için Allah katında bir vaad vardır diye nida eder.
Onlar da:
−Allah bizim yüzlerimizi ak etmedi mi? Bizi ateşten kurtarmadı mı? Bizi cennete girdirmedi mi? derler.
Melekler:
−Evet, diye cevap verirler.
Müteakiben Allah ile cennet ehli arasında perde kaldırılır. Allah’a yemin ederim ki, Allah, cennet ehline kendisine bakmasından daha sevgili hiç bir şey vermemiştir’ buyurdu.”
Tirmizi 2676
21) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cennete ilk girecek zümrenin yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki sureti gibi parlaktır. Onların ardı sıra girecek olanlar ise, semadaki en keskin ışıklı büyük yıldızın parlaklığı üzeredirler. Sonra cennetlikler bunların ardından birçok menziller ve derecelerdir. Onlar cennette bevl etmezler, pislik ve dışkı çıkarmazlar, sümkürmezler, tükürmezler.
Onların cennetteki tarakları altındır, terleri misktir, buhurdanlıklarının udu Hind ududur. Onların her biri için iki zevce vardır ve zevceleri, Huru’l-İyn’dir. Bunlardan her birinin kemiğinin iliği letafetinden dolayı etinin üstünden görünür. Onların ahlakı bir tek adamın ahlakı üzeredir, vücutları da ataları Âdem’in uzunluğu üzeredir ki, o altmış ziradır yaklaşık otuz metredir. Cennetlikler arasında ihtilaf ve düşmanlık yoktur. Onlar sabah ve akşam Allah’ı tesbih ederler’ buyurdu.”
Müslim 2834/14, 15, 16, Buhari 3053, 3054
22) Abdullah bin Kays (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Muhakkak cennette mü’min için içi boşaltılmış bir tek inciden bir çadır vardır. Onun boyu altmış mildir yaklaşık yüz kilometredir. Onun her köşesinde mü’mine mahsus birçok kadınlar vardır ki, diğerleri onları görmezler. Mü’min kişi onları dolaşıp ziyaret eder’ buyurdu.”
Buhari 4830, Müslim 2838/23, 24, 25
23) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Şüphesiz cennette bir çarşı vardır ki, cennet ahalisi her Cuma günü oraya gelirler. Müteakiben şemal rüzgârı eser de onların yüzlerine ve elbiselerine en güzel koku nevilerini serper. Bundan da cennet ehlinin güzellikleri artar da artar. Güzellikleri artmış olarak kendi aileleri yanına dönerler.
Âileleri onlara:
−Vallahi sizlerin bizden sonra güzelliğiniz daha da artmıştır derler.
Onlar da âilelerine:
−Vallahi sizler de öylesiniz. Andolsun bizden sonra sizin de güzelliğiniz ziyadelenmiştir derler’ buyurdu.”
Müslim 2833/13
24) Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ben ateş ehlinin cehennemden son çıkacak ve cennet ehlinin cennete son girecek olanını biliyorum. Bu bir kimsedir ki, cehennemden emekleye emekleye çıkar.
Yüce Allah ona:
−Git, cennete gir! buyurur.
O kimse cennete varır, ona öyle bir hayal gelir ki, cennet dopdoludur.
Dönüp:
−Ya Rab! Ben cenneti dopdolu buldum der.
Allah-u Teâlâ yine ona:
−Git, cennete gir! buyurur.
O kimse cennete varır. Cennet ona yine dopdolu gibi hayal ettirilir.
Dönüp:
−Ya Rab! Ben cenneti dopdolu buldum der.
Allah-u Teâlâ yine ona:
−Git, cennete gir! Dünya kadar ve dünyanın on misli kadar yer senindir, buyurur.
O kul:
−Sen yegâne Melik olduğun halde benimle alay mı ediyorsun yahut bana gülüyor musun? der.”
Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Vallahi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in gerideki dişleri belirinceye kadar güldüğünü gördüm.
Sahabiler arasında:
−Cennet ehlinin en aşağı menzil sahibi işte o kimsedir denilirdi.”
Buhari 6469, İbni Mace 4339

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ




بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

AYETLERLE CENNET NEDIR VE NASIL BIR YERDIR?

أَعُوذُ بِاللهِ السَّمِيعِ الْعَلِيمِ مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّجِيمِ مِنْ هَمْزِهِ وَنَفْخِهِ وَنَفْثِهِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحمن الرَّحِيم

1) “Cennet, mü’min ve muttakiler için mükâfat olarak hazırlanmış ebedi kalacakları bir meskendir.”
Tevbe 72, Furkan 15
2) “Genişliği göklerle yer kadardır.”
Âl-i İmran 133, Hadid 21
3) “Orası güvenilir bir makamdır.”
Duhan 51
4) “Altından ırmaklar akar.”
Bakara 25, Âl-i İmran 15, 136, Nisa 57
5) “Cennette elbiseler ipek ve atlastan olup yeşil renkli, altın ve incilerle bezenmiş haldedir.”
Hac 23, Fatır 33, Duhan 53
6) “Cennette altın ve gümüş bilezikler takılacaktır.”
Kehf 31, Fatır 33, İnsan 21
7) “Cennet ehli oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla birlikte girer.”
Ra’d 23, Yasin 56
8) “Cennette hurilerden eşler vardır. O huriler ki yeni bir yaratılışla yaratılmış, bakire, göğüsleri tomurcuklaşmış, yalnızca kocalarına bakan ve onlara âşık, saklı inciler gibi iri gözlü, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyaz, çadırlar içinde ve tertemiz, yaşıt sevgililer halinde olcaktır.”
Vakıa 22, 23, 35, 37, Nebe 33, Saffat 48, 49, Rahman 72, Nisa 57
9) “Oranın yemişi ve gölgesi süreklidir.”
Ra’d 35
10) “Berrak, içene lezzet veren, sersemletmeyen ve sarhoş etmeyen içkileri vardır.”
Saffat 46, 47
11) “Çeşitli meyveler vardır.”
Yasin 57, Zuhruf 73
12) “Cennet ehlinin canlarının istediği kuş etleri vardır.”
Vakıa 21
13) “Cennette acıkmak ve susamak yoktur.”
Ta-Ha 118, 119
14) “Orada ehlinin canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey vardır.”
Zuhruf 71
15) “Bahçeler ve üzüm bağları vardır.”
Nebe 32
16) “Gölgeleri ehlinin üzerine sarkar, meyveleri de kolayca koparılacak şekildedir.”
İnsan 14
17) “Orada boş laf ve kötü söz işitilmez, sadece selam işitilir.”
Vakıa 25, 26, Meryem 62
18) “Orada yorulmak yoktur.”
Hicr 48, Fatır 35
19) “Orada ölmek de, azap da yoktur.”
Saffat 58, 59, Duhan 56
20) “Orada korkmak ve üzülmek yok, sevinmek vardır.”
Fussilet 30
21) “Orada ne yakıcı sıcak görülür, ne de dondurucu soğuk.”
İnsan 13
22) “Bozulmayan sudan, sütten, şaraptan ve baldan ırmaklar vardır.”
Muhammed 15
23) “Çağlayarak akan sular vardır.”
Vakıa 31
24) “Yükseklerde kurulmuş döşekler ve mücevherlerle süslenmiş tahtlar vardır.”
Vakıa 15, 34, Ğaşiye 13
25) “Tertemiz hizmetçiler, saçılmış inci gibi gençler vardır.”
Tur 24, Vakıa 17
26) “Kalplerden kin sökülüp atılmıştır.”
A’raf 43
27) “Yiyecek ve içecekler altın tepsi ve kadehlerle sunulur.”
Zuhruf 71
28) “Sıra sıra dizilmiş yastıklar ve serilmiş halılar vardır.”
Ğaşiye 15, 16
29) “Cennetin neresine bakılsa bir nimet ve büyük bir mülk vardır.”
İnsan 20

AYETLERLE CENNETDEN MANZARALAR

1) “Muttakilere vaadolunan cennetin durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır...”
Muhammed 15
2) “...Zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız...”
Nisa 57, Yunus 10
3) “...Yemişleri ve gölgesi süreklidir...”
Ra’d 35
4) “Onlara altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır...”
Zuhruf 71
5) “Berraktır, içenlere lezzet verir. O içkide ne sersemletme vardır ve de onunla sarhoş olurlar.”
Saffat 46, 47
6) “Orada sizin için bol bol meyveler vardır, ondan yersiniz, denilir.”
Zuhruf 73
7) “Orada canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.”
Tur 22
8) “Beğendikleri meyveler, canlarının çektiği kuş etleri, yaptıklarına karşılık olarak verilir.”
Vakıa 20, 21
9) “...Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı herşey vardır...”
Zuhruf 71
10) “...Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler...”
Kehf 31
11) “...İncilerle süslenirler ve orada giyecekleri elbiseler de ince ipek ve parlak atlastandır.”
Hac 23, Fatır 33, Duhan 53
12) “...Ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk. Gölgeleri üzerlerine sarkar, kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.”
İnsan 13, 14
13) “...Onlar için orada tertemiz eşler vardır...”
Nisa 57
14) “Gerçekten biz hurileri apayrı bir biçimde yeniden yarattık. Onları eşlerine düşkün ve yaşıt bakireler kıldık.”
Vakıa 35, 37
15) “Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar vardır.”
Nebe 33
16) “Çadırlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş huriler vardır.”
Rahman 72
17) “Saklı inciler gibi, iri gözlü huriler yaptıklarına karşılık olarak verilir.”
Vakıa 22, 24
18) “Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş iri gözlü eşler vardır. Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdırlar.”
Saffat 48, 49
19) “Çevrelerinde, Main çeşmelerinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle hizmet için ölümsüz gençler dolaşır.”
Vakıa 17, 18
20) “O insanların etrafında öyle ölümsüz genç nedimler dolaşır ki, onları gördüğünde etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın.”
İnsan 19, Tur 24
21) “Onlar orada ne boş bir lakırtı, ne de yalan işitirler.”
Nebe 35, Ğaşiye 11, Meryem 19
22) “...Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak, ne de orada bize bir usanç gelecektir.”
Fatır 35, Hicr 48
23) “İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar...”
Duhan 56, Saffat 58, 59
24) “...Ve onlar oradan ebedi olarak çıkarılmayacaklardır.”
Hicr 48, Tevbe 72
25) “...Ve onlar pınar başlarındadırlar.”
Zariyat 15
26) “Ne yana bakarsan bak, yığınla nimet ve büyük bir mülk görürsün.”
İnsan 20
27) “Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaadetti. ALLAH’IN RIZASI İSE HEPSİNDEN BÜYÜKTÜR...”
Tevbe 72

AYETLERLE CENNET KIMLER İÇIN HAZIRLANMIŞTIR?

1) “İman edip salih amel işleyenler.”
Nisa 57, Yunus 9
2) “Allah’a ve Rasulüne itaat edenler.”
Nisa 13
3) “Muttakiler takva
 sahipleri.”
Âl-i İmran 133, Rad 35
4) “Görmediği halde Rahman’dan korkanlar.”
Kaf 33
5) “Allah’a yönelmiş bir kalp ile gelenler.”
Kaf 33
6) “Namazlarında huşu içinde devamlı olanlar.”
Mü’minun 2, 9
7) “Boş ve yararsız şeylerden yüz çevirenler.”
Mü’minun 3
8) “Zekâtı verenler.”
Mü’minun 4
9) “İffetini koruyanlar.”
Mü’minun 5
10) “Emanet ve ahidlerine riayet edenler.”
Mü’minun 8
11) “Günahlarından sonra tevbe edip salih ameller işleyenler.”
Meryem 60
12) “Mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler.”
Saff 11
13) “Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru olanlar.”
Fussilet 30
14) “Allah’ın gözetilmesini emrettiği şeyleri akrabalık bağlarını gözetenler.”
Ra’d 21
15) “Rablerinden ve kötü hesaptan korkanlar.”
Ra’d 21
16) “Rablerinin vechini istemeleri sebebiyle sabredenler.”
Ra’d 22
17) “Kendilerine verilen rızıktan gizli ve açık infak edenler.”
Ra’d 22
18) “Kötülüğü iyilikle savuşturanlar.”
Ra’d 22
19) “İhlâs sahibi muhlis kimseler.”
Saffat 40, 43
20) “Hesap gününe inanıp tasdik edenler.”
Mearic 26
21) “Şahitliklerini dosdoğru yapanlar.”
Mearic 33
22) “Verdikleri sözü yerine getirenler.”
İnsan 7
23) “Kendi canları istemesine rağmen yoksula, yetime ve esire yedirenler.”
İnsan 8

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ






بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

CEHENNEME GIRECEK 25 KIŞI

1) “Allah’a ortak koşanlar.”
Gafir 73, 76
2) “Allah’a ve Rasulüne asi olanlar.”
Nisa 14
3) “Ahireti inkâr edenler.”
A’raf 44, 45
4) “Ayetleri yalanlayan ve büyüklenerek onlardan yüz çevirenler.”
A’raf 36
5) “Allah’a ibadetten yüz çevirenler.”
Gafir 60
6) “Kitabı ve Rasullere gönderileni yalanlayanlar.”
Gafir 70
7) “Allah yolundan alıkoyanlar.”
A’raf 45
8) “Kâfirler.”
Âl-i İmran 12
9) “Kıyameti inkâr edenler.”
Furkan 11
10) “Cehennemi yalanlayan fasıklar.”
Secde 20
11) “Din hesap gününü inkâr edenler.”
Müddessir 46
12) “Büyüklük taslayanlar.”
Zümer 60
13) “Müsrifler ölçüyü taşıranlar.”
Gafir 43
14) “Büyük günah işlemekte direnenler.”
Vakıa 46
15) “Mal toplayıp sayan ve malının kendini ebedi kılacağını sananlar.”
Hümeze 2, 3
16) “Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanlar.”
Tevbe 34
17) “Yeryüzünde haksız yere şımaranlar ve böbürlenenler.”
Gafir 75
18) “Allah yolunu eğip bükmek isteyenler.”
A’raf 45
19) “Zalimler.”
A’raf 41
20) “Azgınlar.”
Sad 55
21) “Dalalet üzere olan atalarını takip edenler.”
Saffat 69, 70
22) “Arkadan çekiştirip yüze karşı eğlenenler.”
Hümeze 1
23) “Yoksulu doyurmayanlar.”
Müddessir 44
24) “Batıl ve boş işlerle uğraşanlar.”
Müddessir 45
25) “Namaz kılmayanlar.”
Müddessir 43

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ






بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

CEHENNEM İLE İLGILI HADISLER

1) Abdullah bin Mes’ud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘O gün cehennem getirilecek, onun yetmiş bin bağı olacak ve her bağ ile beraber cehennemi çeken yetmiş bin melek bulunacaktır’ buyurdu.”
Müslim 2842/29, Tirmizi 2698
2) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘...Allah ateşi yarattığı vakit Cebrail’e:
−‘Ey Cibril! Git, cehenneme bak’ buyurdu. Cebrail gitti, cehenneme baktı.
Sonra geldi ve:
−Ey Rabbım! İzzetine yemin ederim ki, cehennemi kim işitirse ona asla girmez dedi.
Allah, cehennemi şehvet çekici şeylerle donatıp:
−‘Ey Cibril! Git, ona bak’ buyurdu. Cibril gitti, cehenneme baktı.
Sonra geldi:
−Ey Rabbım! İzzetine yemin ederim ki, hiçbir kimse dışarıda kalmadan hepsi cehenneme girer diye korktum dedi’buyurdu.”
Ebu Davud 4744, Tirmizi 2685
3) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘…Cehennem de nefsin arzularıyla kuşatılmıştır’ buyurdu.”
Buhari 6412, Müslim 2822/1, Tirmizi 2684
4) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Sizin şu ateşiniz cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir parçadır’ dedi.
Sahabeler:
−Ya Rasulallah! Vallahi dünya ateşi muhakkak kâfi gelir dediler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Cehennem ateşi dünya ateşleri üzerine altmış dokuz derece daha fazla kılındı. Bunların her birinin harareti bütün dünya ateşinin harareti gibidir’ buyurdu.”
Müslim 2843/30, Buhari 3064, Tirmizi 2715
5) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cehennem ateşi Rabb’ine şikâyet edip:
−Ya Rabb! Bir kısmım bir kısmımı yiyor ben kendi kendimi yiyorum, izin ver dedi. Allah da ona iki defa nefes vermesi için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes yazın. Bulduğunuz en şiddetli sıcak onun hararetinden, en şiddetli soğuk da zemheririndendir’ buyurdu.”
Buhari 3062, Tirmizi 2719, İbn Mace 4319
6) Ebu Zerr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir seferde idi.
Bilal’e öğle ezanını:
−‘Serinlik vakte bırak!’ buyurdu.
Bir müddet sonra yine:
−‘Serinliği bekle, ta tepelerin gölgeleri arkalarına dönünceye kadar’ buyurdu.
Sonra:
−‘Namazı serinliğe bırakınız! Şüphesiz sıcağın şiddeti cehennemin kaynamasındandır’ buyurdu.”
Buhari 3062
7) Utbe bin Gazvan (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Kocaman bir kaya cehennemin kenarından aşağı bırakılır, cehennem çukuruna yetmiş sene iniş yapar ve yine dibine varamaz!’ buyurdu.”
Utbe bin Gazvan şöyle devam etti:
Ömer (Radiyallahu Anh) şöyle derdi:
“Cehennem ateşini sık sık hatırlayın! Onun sıcaklığı şiddetli, dibi derin ve kamçıları demirdendir!”
Tirmizi 2701
8) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bir gün Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in beraberinde idik. Ansızın bir düşme sesi işittik.
Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Bu nedir, bilir misiniz?’ diye sordu.
Biz:
−Allah ve Rasulü en iyi bilendir dedik.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Bu, cehennemin içine atılmış bir taştır ki, yetmiş sonbahardan beri yol almaktadır. Şimdi o cehennemin içine uzandı ve nihayet dibine varıp dayandı’ buyurdu.”
Müslim 2844/31
9) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cehennem ve cennet münakaşa ettiler.
Cehennem:
−Ben kibirlenenler, büyüklenenlere ve zorbalara tercih olundum dedi.
Cennet de:
−Niye bana insanların ancak zayıfları, hakir görülenleri ve acizleri giriyor? dedi.
Allah cennete:
−‘Sen benim rahmetimsin, ben seninle kullarımdan dilediğime rahmet ederim’ buyurdu.
Cehenneme de:
−‘Sen benim azabımsın, ben seninle kullarımdan dilediğime azabederim. Her birinize de dolusu vardır’ buyurdu.
Fakat cehenneme gelince dolmak bilmez. Nihayet Allah ayağını onun üzerine koyar.
Cehennem de:
−Yetişir! Yetişir! der. İşte o zaman cehennem dolar ve bazısı bazısına büzülür’ buyurdu.”
Müslim 2846/35
10) Harise bin Vehb el-Huzai (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘...Dikkat edin! Size ateş ehlini de haber veriyorum! Onlar da her katı yürekli, kibirli ve büyüklük taslayan kimselerdir!’buyurdu.”
Buhari 4902, Müslim 2853/46, Tirmizi 2732, İbni Mace 4116
11) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Kıyamet günü cehennemden bir boyun çıkacaktır ki, onun gören iki gözü, işiten iki kulağı ve konuşan bir dili olacaktır.
Diyecektir ki:
−Ben üç kişiye tayin edildim:
1) Her inatçı zorbaya,
2) Allah ile beraber başka bir ilaha ibadet eden her insana ve
3) Musavvirlere (yani) canlı resmi ve heykeli yapanlara’ buyurdu.”
Tirmizi 2700
12) Usame (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘...Lakin ateş ehli ateşe girmeye emrolunmuşlardı. Ben cehennemin kapısı önünde de durdum. Oraya girenlerin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm!’ buyurdu.”
Buhari 6456, Tirmizi 2729
13) Ebu Said (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Allah-u Teâlâ:
–‘Ey Âdem!’ buyurur.
–Âdem hemen cevap olarak:
−Ya Rab! mükerreren icabet ederim ve her emrini yerine getirmeye daima hazır olurum. Ve her hayır iki elindedir der.
Allah-u Teâlâ:
−‘Ateşe girecekleri halk arasından çıkarıp gönder!’ der.
Âdem:
−Ya Rab! Ateşe gireceklerin miktarı ne kadardır? diye sorar.
Allah-u Teâlâ:
−‘Her bin kişiden dokuz yüz doksan dokuzu!’ diye cevap verir...’ buyurdu.”
Buhari 6443
14) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bir adam:
−Ya Rasulullah! Kâfir kıyamet günü yüzü üzerinde nasıl haşrolunur? diye sordu.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap verdi:
−‘Dünyada onu iki ayağı üzerinde yürüten Allah kıyamet gününde yüzü üzerinde yürütmeye kudretli değil midir?’ buyurdu.”
Buhari 6438, Müslim 2806/54
15) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cennet ahalisi cennete vardığı, cehennem ahalisi de cehenneme vardığında ölüm alaca bir koç suretinde vücut verilerek getirilir. Ta cennet ile cehennem arasında yatırılır. Sonra kesilir.
Sonra bir münadi:
−Ey cennet ahalisi! Artık ölüm yoktur. Ey cehennem ahalisi! Artık ölüm yoktur, diye nida eder. Bu hâdise sebebiyle cennet ehlinin ferahı bir kat daha ziyade olur, cehennem ehlinin hüzün ve kederi ise bir kat daha artar’ buyurdu.”
Müslim 2850/43, Buhari 6457, İbni Mace 4327, Tirmizi 2682
16) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cehennemliklerden dünya ahalisinin en nimetli ve en refahlısı olan kimse kıyamet gününde getirilir ve ateşe bir daldırılışla daldırılır.
Sonra:
−Ey Âdemoğlu! Sen hiçbir hayır gördün mü? Sana herhangi bir hayır uğradı mı? diye sorulur.
O kul:
−Hayır, vallahi ya Rab! der’ buyurdu.”
Müslim 2807/55, İbni Mace 4321
17) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Allah Tebarake ve Teâlâ cehennemliklerin en hafif azaplısına:
−‘Dünya ve dünyadaki her şey senin olsa şu azaptan kurtulmak için onu fidye olarak verir miydin?’ buyurur.
O kul:
−Evet, fidye olarak verirdim der.
Bunun üzerine Allah:
−‘Sen Âdem’in sulbündeyken ben senden şimdi göze aldığın bu fedakârlıktan daha kolay bir şey istemiştim. Bana hiçbir şeyi ortak kılmaman zannediyorum ki şunuda söyledi ben de seni ateşe girdirmezdim. Fakat sen bana ortak kılmaya devam edip durdun! buyurur’ dedi.”
Müslim 2805/51, Buhari 6460
18) Numan bin Beşir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Şüphesiz kıyamet gününde ateş ehlinin en hafif azaplısı şöyle bir adamdır ki, onun iki ayağı altının çukurlarında iki ateş parçası vardır da, bunların sıcaklığından onun beyni bakır tencere ve kumkuma adındaki madeni kabın kaynaması gibi kaynayacaktır’ buyurdu.”
Buhari 6463, Tirmizi 2731
19) Semuretu’bnu Cundeb (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Onlardan kimi vardır ki, ateş onu iki topuğuna kadar yakalar. Kimi vardır ki, onu dizlerine kadar yakalar. Kimi vardır ki, ateş onu beline kadar yakalar. Kimi de vardır ki, ateş onu boynuna kadar yakalayıp yakar’ buyurdu.”
Müslim 2845/33
20) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cehennem ateşi Âdemoğlunun secde yeri dışında kalan bedenini yer. Allah, cehennem ateşine secde eserini yemeyi yasakladı’ buyurdu.”
İbni Mace 4326
21) Usame bin Zeyd (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Kıyamet gününde bir kişi getirilir ve cehennemin içine atılır da orada onun barsakları derhal karnından dışarı çıkar. Sonra o kişi barsakları etrafında değirmen eşeğinin dönüşü gibi döner.
Bunun üzerine cehennem ahalisi o kişinin başına toplanırlar da:
–‘Ey fulan! Senin bu halin nedir? Sen bize dünyada iyiliği emreder ve bizleri kötülükten nehyeder değil miydin? derler.
O da:
–‘Evet, ben size iyiliği emrederdim, fakat onu kendim yapmazdım. Yine ben sizleri kötülükten nehyederdim de onu kendim işlerdim diye cevap verir’ buyurdu.”
Buhari 3065
22) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Cehennemde kâfirin iki omuzu arası, sür’atli bir süvari yürüyüşü ile üç günlük mesafedir’ dedi.”
Müslim 2852/45, Buhari 6459
23) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Kâfirin dişi yahut köpek dişi Uhud dağı gibidir. Derisinin kalınlığı da üç günlük mesafedir’ buyurdu.”
Müslim 2851/44, Tirmizi 2703, İbni Mace 4322
24) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Bir kavim, kendilerine cehennem ateşi dokunduktan sonra simaları kırmızımsı siyah bir renkte olarak cehennemden çıkacak ve cennete girecekler de cennet ehli bunlara “Cehennemlikler” diye isim vereceklerdir’ buyurdu.”
Buhari 6462

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ






 

بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

AYETLERLE CEHENNEM NEDIR VE NASIL BIR YERDIR?

أَعُوذُ بِاللهِ السَّمِيعِ الْعَلِيمِ مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّجِيمِ مِنْ هَمْزِهِ وَنَفْخِهِ وَنَفْثِهِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحمن الرَّحِيم

1) “O, yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateştir.”
Bakara 24, Tahrim 66
2) “Orası ne kötü bir döşektir.”
Âl-i İmran 12
3) “Küfre karşılık olarak azabedilen yerdir.”
Âl-i İmran 106
4) “Kâfirlerin derilerinin pişirildiği yerdir.”
Nisa 56
5) “Azabı çetin ve sürekli olan yerdir.”
Ta-Ha 127
6) “Çok kötü konaktır.”
Ra’d 18
7) “Katmerli azaptır o ateş.”
A’raf 38
8) “Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanların azap yeridir.”
Tevbe 34, 35
9) “İrinli su içirilen fakat yutulamayan yerdir.”
İbrahim 16, 17
10) “Her taraftan ölüm geldiği halde ölünemeyen yerdir.”
İbrahim 17, Fatır 36
11) “Yedi kapısı olan ve her kapıdan bir grubun gireceği yerdir.”
Hicr 44
12) “İnim inim inlenen ve bir şey işitilmeyen yerdir.”
Enbiya 100
13) “Ateşten elbiselerin olduğu yerdir.”
Hac 19
14) “Kaynar su ile karınların ve derilerin eritildiği yerdir.”
Hac 20
15) “Demir kamçılarıtopuzları olan yerdir.”
Hac 22
16) “Uğultusu ve kaynaması uzaktan duyulan yerdir.”
Furkan 12
17) “Ehlinin yok olmayı istedikleri halde yok olamadıkları yerdir.”
Furkan 14
18) “Ehlinin oradan çıkmak istedikleri halde çıkamadıkları ve geri çevrildikleri yerdir.”
Secde 20
19) “Azabı ve cezası azaltılmayan yerdir.”
Fatır 36
20) “İnsanların dünyaya tekrar geri dönmek için yalvaracakları ve tüm yalvarmanın boşuna olduğu yerdir.”
Fatır 37, Mü’min 50
21) “Orada döşekler de, üstlerdeki örtüler de ateştendir.”
A'raf 41
22) “Hiçbir velinin dost ve yardımcının olmadığı yerdir.”
Şura 44
23) “Zalimler için bir fitne olan zakkum ağacının yetiştiği yerdir.”
Saffat 62, 64
24) “Tomurcukları meyveleri şeytanların başları gibi olan ve karınların onunla doldurulacağı zakkum ağacının yendiği yerdir.”
Saffat 65, 66, Duhan 43, 46, Vakıa 52, 53
25) “Sonra zakkumun üzerine, susamış develerin suya saldırışı gibi kaynar suların içildiği yerdir.”
Saffat 67, Vakıa 54, 55
26) “Orada içecek olarak kaynar su ile beraber irin de tattırılacaktır.”
Sad 57, Nebe 25
27) “Rahat yüzü görülmeyen yerdir.”
Sad 59
28) “Ehlinin üstlerinde de altlarında da ateşten tabakaların olduğu yerdir.”
Zümer 16
29) “Ehlinin boyunlarındaki halkalar ve zincirler ile sürüklenecekleri yerdir.”
Mü’min 71
30) “Ehlinin gömlekleri katrandan olan ve yüzlerini de ateşin bürüdüğü yerdir.”
İbrahim 50
31) “Azap olarak ehlinin başlarına kaynar su dökülecek olan yerdir.”
Duhan 48
32) “Dolmayan, çok geniş bir yerdir.”
Kaf 30
33) “Bekçileri iri gövdeli, sert tabiatlı ve Allah’ın emrettiğini yapıp baş kaldırmayan meleklerdir.”
Tahrim 6
34) “Bekçileri yalnız melekler olup adetleri ondokuzdur.”
Müddessir 30, 31
35) “Öfkesinden çatlayacak gibi olan yerdir.”
Mülk 8
36) “O, insanlık için büyük uyarıcı musibetlerden biridir.”
Müddessir 35, 36
37) “Serinlik ve içilecek bir şeyin tadılamayacağı yerdir.”
Nebe’ 24
38) “Ne semirten ne de açlığı gideren kuru bir dikenden başka bir yiyeceğin olmadığı yerdir.”
Ğaşiye 6, 7
39) “Kıyamet günü ortaya getirilecek olandır.”
Fecr 23
40) “Hutame, Allah’ın tutuşturulmuş, tırmanıp kalplerin üstüne çıkan ateşidir.”
Hümeze 7
41) “Ehli, uzatılmış sütunlara bağlanmış vaziyette üzerlerine ateşinin kapatıldığı yerdir.”
Hümeze 8, 9

AYETLERLE CEHENNEMDEN MANZARALAR

1) “...Elleri boyunlarına bağlı olarak onun cehennemin dar bir yerine atıldıkları vakit...”
Furkan 13
2) “Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün ‘Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Rasule itaat etseydik.’ derler.”
Ahzab 66
3) “...İnkar edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir...”
Hac 19, Mü’min 72, Duhan 48
4) “...Bağırsakları parça parça eden kaynar su ve irin içecekler...”
Muhammed 15, İbrahim 16, 17, Sad 57, Vakıa 54, 55, 93, Nebe 25, Ğaşiye 5
5) “Hiç şüphesiz nezdimizde onlar için hazırlanmış boyunduruklar, yakıcı bir ateş, boğazdan geçmez bir yiyecek ve elem verici bir azap vardır.”
Müzzemmil 12, 13
6) “Orada bir serinlik ya da bir içecek tatmazlar.”
Nebe 24
7) “Onların üstlerinde ve altlarında ateşten tabakalar vardır...”
Zümer 16
8) “Şüphesiz zakkum ağacı günahkârların yemeğidir. O, karınlarında maden eriyiği gibi suyun kaynaması gibi kaynar.”
Duhan 43, 46, Vakıa 52, 56
9) “Karınlarının içindekiler ve derileri eritilir.”
Hac 20
10) “Bir de onlar için demir kamçılar vardır.”
Hac 21
11) “Oradan her çıkmak istediklerinde oraya geri çevrilirler...”
Hac 22
12) “Kuru dikenden başka yiyecekleri yoktur.”
Ğaşiye 6
13) “Ateş yüzlerini yakar; orada suratları çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar.”
Mü’minun 104
14) “Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman oracıkta yokoluvermeyi isterler.”
Furkan 13
15) “...Orada yaşamak ve ölmek yoktur...”
Ta-Ha 74, İbrahim 17, Furkan 13, 14, Fatır 36, A’la 13
16) “...Onlar orada işitmezler.”
Enbiya 100
17) “O gün cehenneme ‘Doldun mu?’ deriz. O da’ Daha var mı?’ der.”
Kaf 30

AYETLERLE CEHENNEM KIM İÇIN HAZIRLANMIŞTIR?

1) “Allah’a ortak koşanlar.”
Gafir 73, 76
2) “Allah’a ve Rasulüne asi olanlar.”
Nisa 14
3) “Ahireti inkâr edenler.”
A’raf 44, 45
4) “Ayetleri yalanlayan ve büyüklenerek onlardan yüz çevirenler.”
A’raf 36
5) “Allah’a ibadetten yüz çevirenler.”
Gafir 60
6) “Kitabı ve Rasullere gönderileni yalanlayanlar.”
Gafir 70
7) “Allah yolundan alıkoyanlar.”
A’raf 45
8) “Kâfirler.”
Âl-i İmran 12
9) “Kıyameti inkâr edenler.”
Furkan 11
10) “Cehennemi yalanlayan fasıklar.”
Secde 20
11) “Din hesap gününü inkâr edenler.”
Müddessir 46
12) “Büyüklük taslayanlar.”
Zümer 60
13) “Müsrifler ölçüyü taşıranlar.”
Gafir 43
14) “Büyük günah işlemekte direnenler.”
Vakıa 46
15) “Mal toplayıp sayan ve malının kendini ebedi kılacağını sananlar.”
Hümeze 2, 3
16 “Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanlar.”
Tevbe 34
17) “Yeryüzünde haksız yere şımaranlar ve böbürlenenler.”
Gafir 75
18) “Allah yolunu eğip bükmek isteyenler.”
A’raf 45
19) “Zalimler.”
A’raf 41
20) “Azgınlar.”
Sad 55
21) “Dalalet üzere olan atalarını takip edenler.”
Saffat 69, 70
22) “Arkadan çekiştirip yüze karşı eğlenenler.”
Hümeze 1
23) “Yoksulu doyurmayanlar.”
Müddessir 44
24) “Batıl ve boş işlerle uğraşanlar.”
Müddessir 45
25) “Namaz kılmayanlar.”
Müddessir 43

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

 
  2 ziyaretçi copyrigth 2012 Tüm Hakları Saklıdır...  
 
       http://img206.imageshack.us/img206/2989/58iu9.gif
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol